user preferences

New Events

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs

no event posted in the last week

Kürt Sorunu Üstüne Orhan Miroğlu ile Röportaj

category yunanistan / türkiye / kıbrıs | anti-faşizm | interview author Thursday June 07, 2007 00:17author by Orhan Miroğluauthor email mulksuzlerdergisi at gmail dot com Report this post to the editors

Mardin Midyat’ta doğan Orhan Miroğlu, gençlik yıllarını Batman ve Diyarbakır'da geçirdi. 12 Eylül öncesinde demokratik gençlik hareketi içersinde yer aldı. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nü bitirdikten sonra bir yıl öğretmenlik yapan Miroğlu, 12 Eylül'den sonra Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi davasından 15 yıl cezaya çarptırıldı.

[mülksüzler Mart 2007 sayısında yayınlanmıştır.]

Mardin Midyat’ta doğan Orhan Miroğlu, gençlik yıllarını Batman ve Diyarbakır'da geçirdi. 12 Eylül öncesinde demokratik gençlik hareketi içersinde yer aldı. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nü bitirdikten sonra bir yıl öğretmenlik yapan Miroğlu, 12 Eylül'den sonra Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi davasından 15 yıl cezaya çarptırıldı. 1988'de cezaevinden tahliye oldu. Musa Anter'in öldürüldüğü suikasttan yaralı olarak kurtuldu. Orhan Miroğlu 1995'e kadar süren siyasi yasağı kalkınca politikaya atıldı, son olarak da DEHAP'ın Merkez Yürütme Kurulu'nda görev aldı. Kendisi geçtiğimiz Ocak ayında yapılan “Türkiye Barışını Arıyor” adlı konferansın çağrıcılarından. Sağ olsun, bizi kırmadı ve son sürece dair birkaç sorumuzu yanıtladı.

Mülksüzler: Son ateşkes süreci hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce etkili oldu mu? Sizce ne zaman sonlanır? Mayıstan sonra mı, önce mi?

Orhan Miroğlu: Provokasyonlarla boşa çıkarılan önceki ateşkes süreçlerinden farklı olarak- Bingöl’de askerlerin kurşuna dizilmesi, Özal ve Eşref Bitlis’in kuşkulu ölümü vb- bu ateşkesin kamuoyunda güçlü bir benimsemeye ve duyarlılığa yol açtığını söyleyebiliriz. Kuşkusuz devam eden askeri operasyonlara rağmen sürmesini önemli bir şans olarak görmek gerekiyor. Muhatapları da farklı bu ateşkes sürecinin. ABD. AB ve Iraktaki Kürt siyasal güçleri bir anlamda bu ateşkessin muhatapları arasında görülebilir. Silahlı çatışmanın çözüm olmadığını daha çok insanın düşünmesine yol açtı diyebiliriz. Bu anlamda toplumda barış fikrinin güçlenmesine ve bu anlamda da sivil inisiyatiflerin oluşmasına yol açtı. Türkiye Barışını Arıyor Konferansında oluşan çoğulculuk, eğer ateşkes süreci olmasaydı elde edilemezdi.

Mayıs’ta sonlanmaması ve devam etmesi, elbette süreci besleyecek bir takım demokratik ve barışçıl adımların atılmasına bağlı. Sivil topluma, siyasi partilere ve aydınlara büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Ateşkesin devam etmesi ve kalıcılaşması, 2007 yılının siyasi gelişmelerini de belirleyecektir. Umutlu olmamız ve Mayıs’ta ateşkesin devamı yönünde kararların alınmasını beklememiz için güçlü bir barış ve demokrasi hareketine ihtiyacımız var ki, bunun da ilk adımı Türkiye Barışını Arıyor konferansı oldu diye düşünüyorum.

M.: Avrupa'daki baskınlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce dengeler ne yönde değişiyor? (ABD-Fransa-Almanya vs. bağlamında)

O.M.: ABD’nin, AB ülkeleri üzerinde kuşkusuz belli bir siyasi nüfusu var. Kürt sorununda Fransa ve İngiltere gibi geleneksel ve tarihi bir misyona sahip ülkeleri bir yana bırakırsak, AB’nin Kürt sorununda politikalarından değil ama politikasızlığından söz edilebilir inancındayım. Son yılarda ise AB’nin tutumunu, meseleyi siyasi mahiyetinden ayırmak ve insan hakları boyutuna indirgemek olarak adlandırabiliriz. Bu tutuklamalar da bir ölçüde Kürt siyasi aktörlerini, hak etmedikleri bir biçimde kriminal görmekten kaynaklanıyor. Çözüme ve siyasi sürece ise büyük zarar verdiği görülüyor. Faydası olsa, bu işi Türkiye çok yaptı ve hala yapıyor, Türkiye’ye olurdu. Son olarak, Avrupa’daki tutuklamaların, az çok AB karşıtlarının tutumlarını yumuşatmaya yönelik olduğunu söylemek mümkün.

M.: ABD’nin olası bir İran saldırısında Kürtlerin tavırları ne olacaktır?

O.M.: İran kendi içindeki Kürtlere karşı saldırısını son zamanlarda arttırdı. Kürt insan hakları savunucuları ve aydınlar büyük bir devlet terörü ve baskısı altında bulunuyor. Tutuklamalar, yargısız infazlar ve idamlar İran Kürt toplumuna karşı gelenekselleşti iyice. Öte yandan İran ordu güçleriyle Kürt gerillaları arasındaki çatışmalar yoğunlaşarak sürüyor. İran da, çözümden yana bir tutumun içinde değil yani. Buna rağmen Kürt halkı içinde sorunların barışçıl yöntemlerle ve diyalog yoluyla çözümünden yana bir anlayışın güçlenmekte olduğunu söyleyebiliriz. İran’a bir saldırı doğal olarak Kürtlerin yeni bir tutum belirlemelerine yol açar ama bunun mutlaka saldırıyı onaylama anlamına geleceğini de düşünmemek gerekiyor. İran’a saldırının kime ne getireceğini kestirmek o kadar kolay değil çünkü ve Irak’tan beter kaotik ve kanlı bir süreç kimseye bir şey kazandırmaz.

M.: DTP seçimlerde nasıl bir strateji güdecek, ittifak arayışları var mı? Yeni toplumsal projeler var mı?

O.M.: İttifak arayışları var ve olacak. Her zaman oldu ve sol partilerle ittifakla girildi geçmişteki seçimlere. Baraj sorunu bu yıl seçim politikalarının belirlenmesinde belirleyici olacak. Bağımsız adaylarla seçime girmek sonuç alıcı bir seçenek olarak görülüyor. Ama bu seçenek de Türkiye’nin barış ve demokrasi güçleriyle birlikte değerlendirilebilir ve ortak adaylarla seçime girilebilir. En geniş birliğin sağlanması önemli bir hedef olarak beliriyor ve DTP bunu amaçlıyor. M.: 28 Şubat'taki kongreden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

O.M.: Olağanüstü kongremizden, daha güçlü bir yönetim oluşturmak amacındayız. Partinin imkânlarını iyi kullanabilecek ve 2007 yılının başarıyla tamamlanmasını sağlayacak bir yönetim ve bir siyasi vitrin. Zor bir yıl olacak 207 yılı. Parlamentoda güçlü bir temsil ve ateşkes sürecinin kalıcılaşması için yoğun bir çaba, değişime uygun yeni politikalar yeni yönetimden beklentiler bu yönlü olacaktır…

M.: Diyarbakır'da yapılan emniyet müdürleri toplantısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

O.M.: Çok alışılmadık bir durum değil. TMYK’ nın Gül’ün başkanlığında AKP hükümetinin göreve başlamasıyla birlikte yeniden faaliyete sokulduğunu hatırlarsak, Türkiye’nin bölgeye ilişkin politikalarında hala güvenlik sendromuyla ve endişeleriyle hareket ettiğini görürüz. Çatışma yılları boyunca bu tür bölgesel toplantılar her zaman oldu, yeni bir şey değil demokrasiyi nasıl geliştiririz sorusuna cevap yoksa, ‘güvenliği’ nasıl sağlarız sorusu daha önemli hale gelir.

M.: Büyükanıt' ın ABD dönüşü söylediği "Bugün, terörle mücadele bağlamında çok büyük bir oyun başlamak üzere. Perde açılmak üzere. Son aylarda arka arkaya Kürt konferansları düzenleniyor. Sonuç bildirilerine dikkatli baktığınız zaman, perdeyi açacak aktörlerin kimler olduğunu da çok iyi anlarsınız" sözlerinde geçen aktörler sizce kimlerdir?

O.M.: Türkiye Barışını Arıyor konferansının bileşenleridir bu aktörler ve Türkiye’nin de barıştan ve demokrasiden yana en sağlam duruşu olan güçlerdir: Aydınlar, akademisyenler, sanatçılar, yazarlar,savaşın acısını yaşayanlar, sivil toplum aktivistleri ve programlarında demokrasi ve barış yazan siyasi partilerdir. Büyükanıt bunların rolünü elimizin tersiyle itmemizi istiyor ki bunu yaptığınız zaman bir toplumun gerçekliğinden geriye bir şey kalmaz. Ben de bu konferansın düzenleyicisi ve çağrıcısıydım. Büyükanıt’ ın bu açıklamalarından sonra, Radikal gazetesine ‘Arka Bahçe’nin Kürtleri’ başlıklı bir yazı yazdım. Şunu yazmış olmakla haksız sayılmam: ‘Evet doğru, yeni bir perde açılıyor, ama Büyükanıt Paşa’nın sözünü ettiği ‘felaketin’ oyunu yok bu sahnede. Ve çözüm bekleyen ulusal sorunlarda asıl felaketleri, ülkenin barışını ve demokrasiyi arayanlar değil, başka halklara karşı nefreti ve küçümsemeyi, ırkçılığın hizmetine sunanlar yaratırlar.

M.: Kuzey Irak'taki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

O.M.: Kuzey Irakta Kürtler bir kuruluş süreci yaşıyor ve iki yüzyıla yayılan bir sürecin sonunda Kürt halkı kendi kendini yönetmeyi öğreniyor. Bütün küçümsemelere ve aşağılamalara ve hakaretlere rağmen, ANAP lideri Erkan Mumcu’nun Barzani’ye ‘köpek’ diyebildiği bir nefret psikolojisine rağmen, Kürt yönetimi Türkiye’yle barıştan yana bir tutum sergiliyor. Türkiye’nin kendi Kürt sorununu çözmede bu politikaların büyük faydası olacaktır. Ama devleti yönetenler bunun çok da farkında değiller ve hala şahinler güçlü. Kabul edelim ki, Kürt sorunu küresel bir sorun ve bu küresel sorunu doğru anlamak da, arka bahçe’nin Kürtleriyle barışçıl diyalogdan geçiyor.

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]