user preferences

İkinci Dalga: “Genel Birlik” Örgütsel Bir Platform İnşa Ediyor

category uluslararası | anarşizmin tarihi | opinion/analysis author Wednesday August 09, 2006 18:01author by Michael Schmidt - Zabalaza Anarşist Komünist Federasyonuauthor email blackdragon at africamail dot com Report this post to the editors


BEŞ DALGA: Devrimci Anarşist Komünist Politik ve Kitle Örgütü Teori ve Pratiğinin Kısa Bir Tarihi

İkinci Dalga:

“Genel Birlik” Örgütsel Bir Platform İnşa Ediyor


Kapitalizm, Afrika kolonilerinin emperyalist sömürüye açılmasıyla 1890 ortalarında dramatik bir şekilde genişlemeye başladı ve ilkinden daha büyük ikinci bir anarko-sendikalist örgütlenme dalgası bir patlamayla dünya sahnesine çıktı. Bu yeniden yükselişte sıkça unutulan anahtar bir örgüt Hollandalı emek hareketine bir onyıl boyunca egemen olan ve 1895'te 18 700 kadar üyeyle doruğa çıkan Hollanda'nın Ulusal Emek Sekreterliği’ydi (NAS) - ancak Latin dünyası çapında tekrarlanan bir model üzerine Fransa'da Genel Emek Konfederasyonu'nun (CGT) kurulduğu yıl buydu. Bu dramatik büyüme anarşist militanlar o zaman 203 bin aylık ödeyen üyesi olan ve pek çok harekete ilham veren Amiens Beyannamesi’nde (1906) “bugün bir mücadele örgütü olan sendika, gelecekte bir üretim ve dağıtım örgütü ve toplumsal yeniden örgütlenmenin temeli olacaktır” diyen CGT'yi ele geçirdikten sonra ateşlenmişti.

Bu büyüme Fransız ve İspanyol komünlerinin doğrudan demokratik pratiklerini hatırlatan ve 1917 Rus Devrimi'nin sovyetlerini öngören iki tane daha “sıçrama” ile hızlanmıştı: 1903 Makedonya Ayaklanması ve 1905-1906 Rus Ayaklanması. Makedonya Strandzha ve Krusevo'da komünler kuranlar arasında anarşist gerillalar görürken, anarşistler Rusya'daki ilk sovyetleri kuranlar arasındaydı: St. Petersburg ve Moskova. Rus Ayaklanması, işgal altındaki Polonya’da en uzun süre yaşayan uluslararası anarşist örgütün, bugün 64 ülkede şubeleri olan Anarşist Kara Haç (ABC), mahkûm yardım ağının kuruluşunu gördü.

Bu sıçramalar 1905'te ABD'de özellikle İngilizce-konuşan dünyayı kasıp kavuran, Avustralya, Kanada, Britanya, Yeni Zelanda/Aotearoa (4) ve Güney Afrika'nın yanı sıra Arjantin, Şili ve başka Latin Amerika ülkelerinde kolları olan endüstriyel devrimci sendikalist örgütlenme modelini kuran Dünya Endüstriyel İşçileri'nin (IWW) oluşmasının fitilini ateşlemeye yardım etti. Bugün hala İzlanda ve Rusya kadar çeşitli ülkelerde kollarıyla mücadele eden “kızıl” bir sendika olarak varlığını sürdürüyor.

IWW Önsözü örgütün sınıf politikasını netlikle belirtti: “İşçi sınıfı ve işveren sınıfının hiçbir ortak noktası yoktur. Milyonlarca çalışan insan arasında açlık ve yoksunluk oldukça ve işveren sınıfını oluşturan az sayıdaki insan hayattaki tüm iyi şeylere sahipken barış olamaz. Bu iki sınıf arasında dünyanın işçileri bir sınıf olarak örgütlenip üretim araçlarına el koyup ücret sistemini ortadan kaldırıncaya kadar bir mücadele sürecektir.”

“Kapitalizmden kurtulmak işçi sınıfının tarihi görevidir. Üretim ordusu sadece kapitalistlerle günlük mücadele için değil, kapitalizm devrildikten sonra üretimi sürdürmek için de örgütlenmelidir. Endüstriyel olarak örgütlenerek yeni toplumun yapısının eskisinin kabuğu içinde oluşturuyoruz.” 1905 Ayaklanması sırasında Londra'da anarko-komünist teorisyenler Piotr Kropotkin ve Marie Isidine (Maria Goldsmith) ile eski terörist yeni sendikalist Novomirsky (Kirilovsky) dâhil sürgündeki Rus anarşistlerin örgütlü bir yanıtı tartıştığı bir toplantı gerçekleşti. Novomirsky gericilikle savaşmak için “Tüm anti-otoriter sosyalistler İşçilerin Anarşist Partisi'nde birleşmeli. Bir sonraki adım tüm devrimci unsurların Uluslararası İşçilerin Anarşist Partisi'nin kara bayrağı altında geniş bir birliğinin oluşturulması olacaktır” dedi.

Böyle bir parti “eylemde birliğe” izin verecek bir teorik birliğe ihtiyaç duyuyordu. “Kurulu politik ve ekonomik düzeni korumayı amaçlayan muhafazakâr partilerin ve devleti şu veya bu şekilde reform etme yoluyla ekonomik ilişkileri değiştirmeyi amaçlayan ilerici partilerin (Sosyal Demokrat İşçi Partisi gibi: hem Menşevik hem Bolşevik eğilimleriyle) aksine tek devrimci parti” olacaktı, “çünkü anarşistler kurulu ekonomik düzenden kurtulmak ve yeni ilkeler üzerinde yeniden inşa etmek için devleti yok etmeyi amaçlıyor”.

Novomirsky böyle bir “parti”nin “ortak bir amaç için mücadele eden bireylerin özgür birliği” olduğunu ve bu nedenle diğer akımlardan ayrı “açık bir program ve taktikler”e ihtiyaç duyduğunu söyledi. Bu parti “hareketi anarşistleştirebilmemiz için çalışmamızın ana amacı olarak devrimci sendikalist harekete katılmalı” ve tüm devlet yapılarını boykot ederek yerlerine “başlarında işçi temsilcilerinin endüstriyel komiteler olarak rol aldığı işçi sovyetlerinin olduğu işçilerin komünleri” geçirmeli.

1907'de Amsterdam'daki Uluslararası Anarşist Kongre'de alınan “anarşi ve örgütlenme, bazen iddia edildiği gibi uyumsuz olmaktan çok uzaktır, aksine karşılıklı olarak birbirlerini besler ve aydınlatır; anarşinin ana ilkesi üreticilerin [anarko-sendikalist nüfuzu altındaki sendikalar] özgür örgütlenmesinde yatar” kararı ile kendilerini anarşist olarak tanımlayan ayaklanmacı teröristler güçlü bir yenilgiye uğratıldı

Kongre “kolektif eylem” ve “eşgüdümlü hareket”i de selamladı ve “militan kuvvetlerin örgütlenmesi taze kanatların propagandasını temin edecek, federalizm ve devrim fikirlerinin işçi sınıfına girmesini hızlandıracaktır” diye belirtti. Ancak emek örgütlenmesinin politik örgütlenmeyi yadsımadığını ekledi ve “her ülkeden yoldaşların anarşist grupların yaratılması ve var olan grupların federal bir çatı altında birleştirilmesini gündemlerine koymalarını” ısrarla vurguladı.

Kitle örgütlenmesi bağlamında politik eyleme doğru bu güçlü kaymanın bir sonucu olarak 1903'te kurulan Arjantin Bölgesel İşçi Federasyonu (FORA) yükseldi. FORA, Latin Amerika çapında - esas olarak Brezilya, Şili, Peru, Paraguay ve Uruguay - benzer federasyonlara şablon sağladı. Bu sırada İberya yarımadasında hareket 1910'da İspanya'da kitlesel Ulusal Emek Konfederasyonu'nun (CNT) ve 1914'te Portekiz'de görece daha büyük Ulusal İşçi Birliği’nin (UON) kurulması ile olgunlaştı.

Bu sendikalizm dalgasının enternasyonalist özelliği 12 Avrupalı ve Latin Amerikalı ülkeden delegeleri bir araya getiren ve 1922'de Berlin'de Uluslararası İşçi Birliği’nin (IWA) kuruluşunun temelini atan Londra'daki 1913 sendikalist konferansında ifadesini buldu. Aynı dönemde kısmen 1907'de Amsterdam'da Avrupa, Latin Amerika, Japonya, Rusya ve ABD'den delegelerin kurduğu ve 1915 civarına kadar süren örgütlenme yanlısı Anarşist Enternasyonal (AI) tarafından ateşlenen anarşist politik federasyonlar türedi.

Bazıları AI ile bağlantı halinde olan bu anarşist federasyonlar sendikalist sendikalara paralel olarak ve bazen de onların içlerinde çalıştılar. Bunların en iyi örneklerinden biri 1911'de Fransa'da kurulan ve 2000'lerde Fransızca konuşan Anarşistler Federasyonu (FAF), Anarşist Grupların Koordinasyonu (CGA), Liberter Komünist Örgüt (OCL) ve Liberter Alternatif'in (AL) soyundan geldiği Anarşist Komünist İttifak (ACA)'tır. 1910'da ilk büyük anarşist devrim Meksika'da patlak verdi ve daha sonra gelecek olan başka kalkışmalarda tekrarlanacak anarşist politik örgütlerin, milislerin ve sendikaların nasıl birlikte çalışabileceğinin şeması sağladı: İlk dalgadaki CP'nin doğrudan devamı anarko-sendikalist Dünya İşçilerinin Evi (COM) büyük ölçüde Meksika Liberal Partisi'nin (PLM) Magonista'ları ve Mücadele (Lucha) grubunun anarko-komünistleri ile beraber çalıştı ve Kızıl Taburlar tarafından savunuldu.

Meksika işlerin nasıl çok yanlış gidebileceğini de gösterdi: müdahaleci ABD'nin emperyalist niyetleri 1917'de Birinci Dünya Savaşı'na girmesiyle yön değiştirmesine rağmen anarşistler Kızıl Taburlar'ın saldırdığı Zapatista köylülerinden ayrışarak ilk sınıf dayanışması baraj testinde sınıfta kaldılar. Sonra anarko-komünistler COM'dan ayrıldı ve Zapatista'ları destekledi, ama devrim hiçbir zaman gerçekten doruğa çıkmadı, saçıldı ve on yorucu yılın sonunda reformizm tarafından parçalanarak öldü. İkinci dalga, anavatan savunması ile uzlaşan CGT'nin içine çekildiği Birinci Dünya Savaşı'nın taşlarında kırılmadı. Emperyalist güçler kan banyosunu sermaye hızla inişte olduğu için ve her yandan enerjisini koruyan militan bir işçi sınıfı ile kuşatılmış olduğu için başlatmıştı. Katliamın boyutlarına rağmen, çatışma karşı-devrim giyotin bıçağını indirmeden önce ikisi de işçi sınıfı öz-örgütlenmesi kuyusundan beslenen iki devrimi daha ortaya çıkardı: Rusya ve Ukrayna.

Rusya anarşistlerin çatışmadan dogmatik fildişi kulelerine çekilmelerinin tehlikesini gösterirken aynı zamanda Bakunin'in proletarya diktatörlüğünün doğası hakkındaki öngörülerinin ürperten doğruluğunu ve işçi sınıfının anarşist aromalı sovyetizmine net zıtlığını kanıtladı. Ukrayna halk desteğine, doğrudan demokratik şehir ve kır komünleri ve iç demokrasiye dayanan anarşist gerilla savaşının verimliliğini gösterdi. Bunlar, gelecek olan karanlık onyıllarda anarşistleri avantajlı tutacak ikiz bir dersti.

1923'te küresel ayaklanma en sonunda bittiğinde dünya tamamen değişmiş bir yerdi. İkinci dalga anarşizmi Kosta Rika'dan Çin'e, Portekiz'den Paraguay'a, İsveç'ten Güney Afrika'ya değişik çaplarda örgütlerin sınıf savaşında mücadele ettiği ve 1922'de Berlin'de kurulan ve küresel olarak 1,5-2 milyon devrimci işçiyi temsil eden IWA'da bir araya gelen enternasyonal sendikalizm ile gerçekten küresel bir fenomene dönüştürdü.

Hareketin en kayda değer başarıları; Rus ve Ukrayna devrimlerinin belkemiği olan komün modeli, burjuva himayeciliğinden sakınan bir tabandan emek militanlığı geleneğinin yaratılması, sekiz saatlik işgünü ve işçi tazminatları gibi hakların neredeyse evrensel olarak yasallaşması, mutlak monarşinin tamamen yok edilmesine hatırı sayılır bir katkı ve dünya çapında eğitimin dini otoritelerce kontrol edilmesine en ciddi meydan okumanın ortaya konması oldu.

Ancak Meksika, Rus ve Ukrayna devrimlerinin yenilgileri birçok anarşisti bozguncu olmaya itti ve on yıllar boyunca egemen oldukları sosyal ve endüstriyel mücadele alanlarından çekilerek kapıyı Bolşevizm'e açık bıraktılar. Bu geri çekilişi eleştirenler sosyal devrimin çekirdek ilkelerini savunmak zorunda buldular.

Nestor Mahno ve hayatta kalan Ukraynalı anarşist gerillalar bu kadar yıl boyunca sırtlarını korudukları Kızıl Ordu'nun elinde yenilgiye uğramalarının ardından 1921'de sürgüne kaçtıklarında bazı zor sorularla yüzleştiler. En önemlisi şuydu: eğer anarşizm zorlamaya karşı özgürlüğe bu kadar çok değer veriyorsa, birleşmiş, militarize bir düşmanı yenecek kadar güçlü bir strateji miydi? Hayatta kalanlar sadece “devrimci” kızılların elindeki deneyimlerinden dolayı küskünleşmiş değildiler. Rus anarşist yoldaşların kendilerine verdiği zayıf destekten dolayı da son derece hayal kırıklığına uğramışlardı.

Elbette Nabat (Anarşist Örgütlerin Alarm Konfederasyonu - ACAO) ve Ukrayna Devrimci İsyan Ordusu'nun (RIAU) yanında çalışan şehirlerde anarko-sendikalist sendikalar ve Maroussia Nikiforova gibi gerillaların çeşitli Kara Muhafız birlikleri vardı ancak alandaki anarşistlerden çok az değerli yardım gelmişti. Nabat'ın çoğunluğu ise 1919'da RIAU'nun Bolşeviklerle üçüncü taktiksel ateşkesi nedeniyle RIAU'dan ayrılmıştı.

Strateji üzerine bu fikir ayrılığı Fransa'da sürgünde Voline gibi eski Nabat “sentezcileri” ile Mahno gibi eski Mahnovistler arasında ortaya çıkacaktı. 1926'da Mahno, Nabat'ı kurmaya yardım eden metal işçisi Piotr Arşinov, Yahudi kadın gerilla Ida Mett ve İşçilerin Davası'nın (Dielo Truda) diğer sürgündeki üyeleri Paris'te Organizatsionnaia Platforma Vseobshchego Soiuza Anarkhistov: Proekt (Anarşistlerin Genel Birliği'nin Örgütsel Platformu: Taslak) başlıklı bir kitapçık yayınladılar. Biz Anarşist Komünistlerin Örgütsel Platformu başlığını tercih ediyoruz, ama daha yaygın olarak Liberter Komünistlerin Örgütsel Platformu veya basitçe Platform olarak da biliniyor. Metin; sıkı iç disiplin, anarşist gruplar içinde karşılıklı bir şekilde üzerinde anlaşılmış fikir ve taktikler ve bir “anarşistlerin genel birliği”nin oluşturulması çağrısı nedeniyle uluslararası anarşist hareketin içinde büyük dalgalar yarattı.

Birlik kelimesi ile Platform 'un yazarları bir sendika yerine birleşik bir politik örgütü kastediyorlardı. Anarşist komünistler olarak, endüstriyel örgütlenmeye odaklanan anarko-sendikalizmi “devrimci sınıf mücadelesinin şekillerinden sadece biri” olarak görüyorlardı. Anarşist sendikalar; anarşist politik gruplar, anarşist milis ve anarşist yerel sovyetlerle birleşmeliydi. Platform anarşizmin sınıf mücadelesi doğasını vurguluyor, militanlara sınıfsal bir hareket olduğunu, ancak sadece endüstri veya sendikalara odaklanan bir hareket olmadığını hatırlatıyordu.

İdeolojik ve taktiksel birlik ile bütünleşmiş kolektif sorumluluk ve bir devrimci eylem programı çağrısı yapıyordu. Daha tartışmalı olarak anarşistlerin genel birliği içinde bir “idari komite”nin oluşturulmasına çağrı yapıyordu. Ama idari komite ile Platform 'un yazarları işi birliğin emrettiği görevleri uygulamak olan bir eylemci görev grubu kastediyorlardı.

Platfom'un gelecekteki sosyal devrimci sovyet toplumu vizyonunun daha erken bir Mahnovist belgeden çıkarsandığı söylenebilir; 1919'da Askeri Devrimci Sovyet'in bir kongresinde kabul edilen Ukrayna (Mahnovist) Devrimci İsyan Ordusu'nun Taslak Deklarasyonu. Deklarasyon -1921'de Kronstadt Sovyeti'nin yapacağı gibi - işçi sınıfı, yoksullar ve köylüler üzerindeki baskıcı Bolşevik iktidara karşı bir “üçüncü devrim” çağrısı yapıyordu ve özgür sovyet sistemi bu devrimin temeliydi: Bu, “politik iktidar kavramı”na karşı çıkmak için özgürce birleşmiş “kitlelerin benimsediği şekliyle özgürlükçü örgütlenme” demekti.

Ancak Askeri Devrimci Sovyet ve RIAU; anarşistler, Sosyal Devrimciler, partisiz devrimciler ve hatta muhalif Bolşeviklerden oluşan çoğulcu örgütler oldukları için Deklarasyon anarşistlere ismen özel bir toplumsal işlev atamadı. Onun yerine, sadece ayrıcalık, zorlama ve köleleştirmeye dayalı tüm “yönetim faaliyeti”nin değil, tüm politik örgütlenmenin - muhtemelen anarşist komünistler gibi tüm gerçekten sosyalist devrimci fraksiyonları içererek - devrimci şartlar altında “kendilerini sönümlendirmeye eğilimli olacaklarını” ifade etti.

Ancak RIAU'nun çoğulcu, gönüllü ve işçi sınıfı kontrolünde olmasının yanında “Ukrayna halkının devrimci hareketinin savaşan çekirdeğini, görevi her yerde ayaklanma kuvvetlerini örgütlemek ve ayaklanmış emekçileri iktidar ve sermayenin tüm suiistimallerine karşı mücadelelerinde yardım etmek olan bir çekirdek” olduğunu vurguladı. Öyleyse militan azınlığın görevi açıkça halkın devrimci kuvvetlerine destek olacak şekilde örgütlenmeciydi. Ama belge daha sonra Platform’un yaptığı gibi belli bir devrimci eğilimin siyasal örgütlenmesine çağrı yapmadığı için eksik kalıyordu. Merkez Komite’nin tüm politika kararlarını alacağı otoriter sosyalist örgütlerin tersine, platformist bir örgütte tüm üyeler karar verici organdır. Herhangi bir delege veya komite sadece üyelerinin emrettiği görevleri gerçekleştirir. Platform’u eleştirenlerin içinde Rusya'dan kendisi eski bir Mahnovist olan Voline (Vsevolod Eikenbaum), Fransa'dan Sebastian Faure, İtalya'dan Malatesta ve ABD'den Alexander Berkman gibi tecrübeli anarşist militanlar vardı.

Sürgündekileri devrimci kitlelerin yerine profesyonel devrimci bir eliti geçirmek anlamında “anarşizmi Bolşevikleştirmeye” çalışmakla suçladılar. Siyasal olarak tükenen Arşinov'un evine dönmesine olanak sağlamak için Bolşevizm'e “dönmesi”, 1937'de “Rusya'da anarşizmi geri getirmeye çalışmak” nedeniyle Stalin'in tasfiyeleri sırasında idam edilmesine rağmen eleştirmenlere bolca cephane sağladı. Ancak Mahno ve diğer ortak yazarlar tam da Rus anarşistlerinin örgütsüzlükleri nedeniyle birçoğunun net bir devrimci planı olan tek gruba katıldığını savundu: Bolşevikler.

Dediler ki anarşistler bir o kadar net ve örgütlü olmalı, ama otoriter değil özgürlükçü bir hatta ve devrimci işçilere isteklerini dikte değil onlara kılavuzluk etmeliler. Platform’a anarşist muhalefetin çoğu yanlış anlamalardan dolayı ortaya çıkmıştır.

Oysa “taslak” olan orijinal başlığı tek mümkün anarşist örgütlenme stili için sonuçlanmış bir plan değil, uluslararası anarşist hareket içinde bir iç tartışma belgesi olma niyetinde olduğunu gösteriyor. Ne otoriterdi (idari komiteyi tartışırken gördüğümüz gibi), ne de çok küçük bir grubun işçi sınıfına önderlik etmesi girişimi anlamında öncücüydü.

Tüm anarşistlerin bir muazzam platformist örgütlenme içine emilmesi gerektiğini söyleme niyeti de yoktu. Son derece net olarak şunu söylüyordu: platformist gruplar diğer devrimci örgütlerle bağlarını koruyacaktı. Platformizm farklı bir anarşizm akımı da değildir: platformist örgütlenme yöntemi; ekonomik, politik, askeri veya sosyal tüm anarşist komünist örgütlenme şekillerine uygulanmıştı. Daha da önemlisi, Platform bir yenilik değil Bakunin'in zamanına kadar uzanan kitlesel anarşist komünist örgütlenmenin temellerinin net bir yeniden ifadesiydi: dünya çapında sadece işçi sınıfı çıkarlarının destekçileri olmuş anarşist örgütlerin dayandığı ortak olarak anlaşılmış saldırı hatlarının gerekliliği.

Platform üzerine yoğun tartışma sürgündeki Rus ve Ukraynalı anarşist hareketleri, özellikle Fransa'da Ülke Dışındaki Rus Anarşistleri Grubu'nun (GRAZ) 1927'de platformist ve sentezci eğilimlere ve Kuzey Amerika'da Rus/Ukraynalı diasporanın örgütlenmeci ve svobodnik gruplara ayrılması ile böldü. Fransa'daki platformist eğilim 1927'de Fransa ve İtalya'da şubeleri ve Çin, Polonya ve İspanya'dan delegelerle Uluslararası Anarşist Komünist Federasyon'u (IACF) kurdu. IACF Bakunin'in IB'sinin ve biraz da örgütlenmeci Anarşist Enternasyonal’in ideolojik soyu olarak düşünülebilir.

Tartışma Nabat'ın yeraltına itilen veya hapsedilen eski militanları dâhil Rusya'da kalan anarşistleri de etkiledi. 1928'de Dielo Truda'da güvenlik sebebiyle isimsiz yazan Sibirya'da sürgünde olan bir Nabat kıdemlisine göre Nabat'ın kendisi başlangıçta pratikte “sentezci” bir örgütken “devrimin kasırgasında” “platformist” bir yöne yaklaşan şekilde örgütlenme yapısını rafine etmişti.

Nabat kıdemlisi örgütün bir bakıma Voline'in iddia ettiği gibi gevşek, ilişki temelli bir örgütlenme değil “en kararlı, en dinamik militanların sağlıklı, standardize edilmiş bir program beklentisi olan iyi yapılanmış bir hareket oluşturma niyetindeki grupların bir federasyonu” olması anlamında bir “parti” olduğunu yazıyordu. Nabat üyeleri kongrelerde ulaşılan çoğunluk kararlarına uyardı ve bu birleşik bir “politika çizgisi”ni - “tek, tutarlı bir platform”u - desteklemek için değişik eğilimlerin üstünde dururdu. “Kısaca, taban tarafından görevlendirilen ve izlenen bir önderliğe sahip olan iyi yapılanmış, iyi disiplinli bir hareketti. Ve [ adı daha sonra Platform'un “idari komitesi”ni hatırlatacak şekilde “Sekreterlik” olarak geçen] bu kademenin rolü konusunda hiçbir yanılsama olmasın: sadece yaygın olarak düşünüldüğü gibi teknik olarak idari değildi. Aynı zamanda yayın operasyonlarına ve propaganda aktivitelerine bakan, merkezi fonları kullanan ve hepsinden öte hareketin kaynaklarını ve militanlarını hareket ettiren, hareketin ideolojik pilot çekirdeğiydi.”

Bulgaristan'da Bulgar Anarşist Komünist Federasyonu'nda (BACF) platformist eğilim en güçlü çıktı ve belge anayasası olarak kabul edildi. Bu; işçileri, köylüleri, öğrencileri, profesyonelleri ve aydınları örgütleyen ve askeri bir örgüt olarak sadece 1934 faşist darbe girişiminde değil, İkinci Dünya Savaşı'nda da hayatta kalan (ancak 1948'de Stalinist-Faşist gericilik tarafından ezilebildi) Bulgar anarşist hareketinin çeşitliliği ve dayanıklılığını açıklayabilir. Platform’un 1927'de kurulan İberya Anarşist Federasyonu'nu (FAI) etkileyecek kadar erken İspanyolcaya çevrilmemiş olması bir talihsizlikti.

Çeviri:
Anarşist Komünist İnisiyatif (İstanbul) akinisiyatif@yahoo.com
Taçanka Anarşist Komünist Kolektifi (Ankara) tacanka@hotmail.com


BEŞ DALGA’nın Bölüm İndeksine geri dön

Related Link: http://www.zabalaza.net/zabfed/
This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]