user preferences

New Events

Rusya / Ukrayna / Beyaz Rusya

no event posted in the last week

Rusya’da 1905 Sovyetlerin Kökenlerine Eleştirel Bir Bakış

category rusya / ukrayna / beyaz rusya | tarih | opinion/analysis author Saturday December 15, 2007 22:34author by Ali İ. Alpagut - mülksüzler Report this post to the editors

1905 ve 1917 Rus devrimleri üstüne tartışmalar ne yazık ki genelde çok temel bir noktada tıkanıp kalıyor: Yorumcuların sovyetlerin ne olduğu konusunda bilgisizlikleri. Bu konuda uluslararası alandaki çalışma eksikliği de bu cehaleti körüklüyor. Kimi onları partisiz hiçbir işe yaramayacak kurumlar olarak görürken, diğerleri onları devletin tüm işlevlerini hiyerarşi olmadan yerine getiren mükemmel yapılar olarak kutsuyor. Kimi onları sendika, fabrika komitesi gibi kitle örgütlenmeleriyle birlikte anarken, kimileriyse onların burjuvaziyle uzlaşmazlıklarına leke sürmemek için mukayese kabul etmiyor. Bu yazının amacı, konu üstüne sayılı kaynaktan biri olan ve Ayrıntı Yayınlarınca unutulmaya terk edilmiş gibi görünen Oscar Anweiler’in “Rusya’da Sovyetler (1905-1917)” kitabı üstünden sovyetleri ya da Türkçe karşılığıyla konseyleri irdelemek.

Öncelikle konseylerden bahsettiğimizde aslında hem tarihi, hem de şekli ve içeriği açısından çok muğlâk bir konuya adım attığımızı göz önünde bulundurmalıyız. Alt sınıfları birleştiren örgütler olarak konseylerin tarihi herhalde toplumun sınıflara bölünmesi kadar eskidir: Ortaçağ site komünleri ve İsviçre köy kantonları, hatta M.Ö. 287’de Romalı pleblerinin devlet yönetiminde konseyler aracılığıyla söz sahibi olması pek çok yönden 1789 ve 1871 Paris Komünlerini ve Rus sovyetlerini anımsatmaktadır. Bunların hepsi geniş emekçi kitlelerin kamu yaşamına olabildiğince dolaysız şekilde katılmasını sağlamayı amaçlıyordu. Kitleler ne zaman merkezi veya feodal iktidarlara karşı savaş bayrağını açsalar konsey tipi güven verici şeffaflığa ve katılımcılar arasında eşitlikçiliğe dayanan yapılar ortaya çıktı. Anweiler (1990) konseylerin üç ayrı tip altında değerlendirilebileceğini söylemektedir ve temel tezlerinden biri de Rus sovyetlerinin bu üç tipi de kapsayacak bir gelişim gösterdikleridir (s. 29):

1. “İşçi Komisyonu” türü konsey, yani emekçileri kitlesel şekilde birleştirilmesi ve çıkarlarının temsil edilmesi (örneğin, 1848 Luxembourg Komisyonu)
2. “Devrim komitesi” türü konsey, yani ömrü sınırlı, devrim savaşının yönetimini ele almaya yönelik bir devrimci ayaklanma organı (örneğin İngiliz Devrimindeki asker konseyleri);
3. “Komün” türü konsey, yani devleti iktidarının yerini alacak kitlelerin özyönetim aygıtı (örneğin, 1871 Paris Komünü).

Rusya’da ilk sınıf hareketleri

1861’de serfliğin kaldırılması Rus çarlığında kapitalizmin gelişiminin temel taşlarından biri oldu. Bunu takip eden şehre temelli veya mevsimlik/dönemsel göçler yarı-köylü bir işçi sınıfı yarattı. Bir mevsim tarlada, bir mevsim şehrin fabrikalarında çalışan işçiler günde en az 11 saat sefil koşullar altında çalışıyorlardı. Sadece çar otokrasisinin baskıları değil, sıkça yer ve iş değiştirmeleri de örgütlenmelerinin önünde büyük bir engeldi.

Narodniklerin emekçi yığınlar arasıda ilk siyasal örgütlenme girişimleri 1870’lerde başlayan kısa süreli girişimlerden oluşuyordu. İlk gerçek manada siyasal işçi hareketleri ise yüzyılın sonunda sosyalist entelektüellerin emekçilere yönelik küçük eğitim klüpleri oluşturmasıyla başladı. Bu dönemde o zaman kadar iki ayrı yol izlemiş olan entelektüellerin siyasi ayaklanma girişimleriyle emekçilerin gündelik mücadeleleri birleşebildi. Devrimci entelektüelleri işçilere çeken şüphesiz emekçilerin kendiliğinden hareketinin 1896-97 kitle grevleri gibi siyasal olarak etkili mücadeleler yaratması ve kendisine özgü kitle örgütleri kurmasıydı.

Anweiler, işçilerin iki ayrı örgütlenme türü geliştirdiklerini belirtmektedir: Sandıklar ya da grev komiteleri ve İşçi yardımlaşma sandıkları. İşyeri temelinde grevcilere maddi destek olmayı hedefleyen yasadışı örgütler olan sandıklar, ilk olarak Yahudi emekçilerce 1890’ların başlarında kurulmaya başlandı ve 5 yıl sonraki kitlesel grevlerde giderek yaygınlaştı. Koşullar, bu sandıkları doğası gereği dağınık olan bir hareketi koordine eden emekçilerin toplantı merkezlerine dönüştürdü. Genelde en radikal işçilerden oluşan bu komiteler zamanla devrimci siyasal gruplarla da bağlantıya geçti. 1905 Devrimine kadar sürekli baskı altında olan ve kapatılan bu sandıklar, ülkedeki sendikal türde tek kuruluştular ve gerçek sendikaların kökenlerinde de genelde onlar vardı. Onların tersine yasal olan yetkililerce dikkatle izlenen işçi yardımlaşma dernekleri siyasete kenarından bile bulaşmayan yapılardı.

Bir diğer örgütlenme türü ise ilk sovyetlerin oluşumu açısından oldukça önem taşısa da kuruluş şekli açısından oldukça farklı olan işyeri temsilcileri komiteleriydi. 1880’li ve 1890’lı yılların başlarında ilk grevler ortaya çıktığında patronlar ve devlet görevlileri tüm işçi kitlesiyle görüşmenin imkânsızlığı karşısında işçileri temsilciler seçmeye yönlendirdi. Egemenlerin isteğiyle ve onlarla pazarlık etmek için kurulan bu organlar nerdeyse tamamen geçici nitelikteydi. Temsilciler, uzlaşma olmadığında veya süreç uzlaşma veya hareketin bastırılmasıyla sonuçlanınca sık sık işten çıkartılıyor ve hapse atılıyordu. Bu zor görev ise genelde ılımlı yaşlı işçilerdense genç ve aşırılıkçı işçilerce sahipleniliyordu. Temsilci komitelerinin ironik yanı işçilere ortak talepler geliştirmeleri ve hareketlerini temsil ve koordine edecek temsilciler seçmenin egemenlerce dayatılmasıydı.

Çarlık rejimi, 1905 devrimi öncesinde emekçi kitleler arasında artan huzursuzlukların siyasal yankılar bulmasını önlemek için çeşitli yöntemler geliştirmeye çalıştı. Bunlardan biri temsilci komitelerinin aksine yine işverenlerin onayına bağlı olsa da sürekli olarak görevli olacak olan, fakat nerdeyse hiçbir yetkiye ve yasal güvenceye sahip olamayan “starost”ların (fabrika kıdemlileri) seçilmesiydi. Benzer bir örnek ise gizli polisin ve şefi Zubatov’un himayesinde toplumsal meseleyi hem ataerkil hem de bürokratik geleneksel bir sistem içersinde çözümlemek gibi garip bir amacı olan ve “polis sosyalizmi” olarak da anılan Zubatovçina idi. Hareketin ilk görünür örneği 1901’de Moskova’da kurulan “Mekanik Sanayi İşçileri Yardımlaşma Derneği”ydi. Zubatov, işçilerden yerel ölçekte kümelenen ve resmen işçi temsilcileri olarak tanılanan delegeler seçmelerini isteyerek işçilerin bağımsız girişim taleplerine de cevap oluyordu. Moskova’da kısa süreli olsa da bir “mekanik sanayisi işçileri sovyeti” oluşturuldu ve işçiler bu organa şikâyetlerini bildirebiliyorlardı. Şüphesiz bu türden bir örgütlenmenin başarılı olabilmesi için birazcık da olsa işçilerin taleplerini karşılaması gerekiyordu, fakat Rus otokrasisi buna hiç de açık değildi. 1903’te derneğin feshedilmesiyle sovyet de ortadan kalktı, fakat sovyetin bazı üyeleri 1905’te ilk sendikaların kurulmasında ön planda olacaktı.

1905 Devrimi ve Sovyetler

Nisan 1905’te ilk Rus devrimini tetikleyen bir trajedi olan Kanlı Pazar’da da Zubatovçina’nın bir kolu olan Papaz Gapon’un İşçi Derneği önemli bir rol oynadı. Çara taleplerini iletmek için gelen binlerce işçi ve Gapon’un kendisi de şüphesiz kalabalığın üstüne ateş açılacağını ve bunun Rus işçisiyle Çar arasında bir daha kapanmayacak bir uçurum açacağını tahmin etmiyordu. 1904 sonbaharında başlayan Rus-Japon savaşındaki yenilgilerin de tetiklediği bu devrimci süreç her sınıfı etkiliyor; liberal dilekçeler işçi gösterileriyle, köylü ayaklanmaları denizci isyanlarıyla iç içe geçiyordu. Şubat ayında başlayan demiryolları grevinin ardından kurulan Tüm-Rusya Demiryolu İşçileri Birliği, Rus enteliyensiyasının örgütlendiği serbest meslek sahipleri dernekleri, kent dumalarında (meclislerinde) birleşen burjuva muhalefet gibi örgütlenmeler Mayıs başında “Birlikler Birliği”ni oluşturdular. Buna Ağustos’ta ilk kongresini yapacak olan Tüm-Rusya Köylü Birliği de katılacaktı.

1905 Ocak ayının doruk noktasında 150 bin işçi grevdeydi. Ocak ve Şubat aylarındaki toplam işgünü kaybı geçen on yıldan grevlerde kaybedilen işgünü sayısından daha fazlaydı. Hareket 1905 Ekimine kadar ekonomik özelliğini korudu ve ancak bundan sonra otokrasi karşıtı bir nitelik kazandı. Şüphesiz bu süreçte madenlerde veya tekstil atölyelerinde çalışan, köyle bağları kuvvetli olan ve genelde ilk kez greve giden işçilerin Çar hakkındaki yanılsamalarını atmaları zaman almışken Petrograd’ın büyük fabrikalarından gelen metal işçileri Çar karşıtı sloganları büyük bir hevesle atıyordu.

Bu döneme kadar Rus işçi sınıfı içersinde çok az bir etkiye sahip olmuş olan sosyalist hareketler için bir müdahale fırsatı Çarlık rejiminin işçilerin sorunlarını halledebilmek için iki komisyon kurmaya karar vermesiyle ortaya çıktı. Komisyonlardan birinde dokuz meslek kesimine ve seçim bölgesine bölünen başkentin işçilerinin arasından iki dereceli seçimle belirlenecek işçi temsilcileri yer alacaktı. Şubat ortasında toplanan ve büyük çoğunluğu ilerici işçilerden oluşan 400 genel seçmen, temelde hapse atılan genel seçmenlerin serbest bırakılmasıyla düşünce ve toplantı özgürlüğü isteyen bir bildiri hazırladılar. Bunun sonunda komisyon kısa sürede dağıtıldıysa da işçi sınıfına sadece düşünsel netliğini değil, aynı zamanda örgütsel birikimini de arttırdı.

Kitlesel grev dalgasının yarattığı siyasal özgürlük koşullarında işçiler ya starostlar hakkındaki kanunu kullanarak, ya patronlardan veya arabuluculardan gelen taleplere uyarak temsilciler seçerek ya da yasadışı grev ve işçi komiteleri kurarak örgütlenmeye giriştiler. 1917’nin fabrika komitelerinin habercisi olan grev komiteleri işkolu temelinde birleşerek özellikle Moskova ve Kharkov’da kitap, tekstil ve tütün sanayisi işçileri arasında görülen sendika görevi gören delege sovyetleri kurdular. 1905 ilkbaharında ortaya çıkan sendikaların kökenlerinde bu grev komiteleri ve işkolları delegeleri sovyetleri vardı.

Ortaklaştırılması gerek mücadele başka sektörlerden işyerlerine de sıçradığında işkolu temelinde örgütlenmenin bölge temelinde bir örgütlenme yolunda terk edilmesi kaçınılmazdı. Bölge çapında faaliyet gösteren il konseyleri ile semt ve çevre konseylerinin oluşumu arasında zorunlu bir sıralama yoktu: Petrograd’da ilki önce kurulmuşken Moskova ve Odessa’da ikinciler kent sovyetinin temelini oluşturdu.

“En azından konseylerin bölük pörçük ortaya çıktıkları hareketin ilk evresi için, grev komitesi ve sovyet arasında kesin bir ayrım yapmak olanaksızdır. […] Dolayısıyla, sovyetlerin özünde, devrimci yollardan iktidarı hedef alan siyasal mücadele örgütleri olduğunu ileri sürerek, onlardan önce ya da onlarla aynı zamanda ortaya çıkan grev komiteleri, sendikalar gibi işçi kuruluşlarıyla sovyetler arasında netlik farkı olduğunu söyleyen bazı sovyet tarihçilerinin savlarının gerçeklere ne kadar az uyduğu görülür. Oysa, başlangıcında grev komitesi olan bir sovyetin daha sonra bir devrimci mücadele örgütüne dönüşmesi ya da sadece ekonomik taleplere yönelik olarak çalışması bir sürü etmene bağlıydı. Her durumda, sovyetlerin eylemlerinin belirleyici özelliği, ekonomik ve siyasal mücadeleyi hızlandırmak oldu.” (age., s. 72)

Ufak yerellerde veya işkollarındaki grevlerin başarısızlığı büyük Ekim 1905 grevini ve onun yönetici organı olarak Petrograd İşçi Temsilcileri Sovyeti’ni oluşturdu. Başlangıçta Tüm-Rusya Demiryolu İşçileri Kongresi üyelerinin dokunulmazlıklarına saygı gösterilmesini amaçlayan mücadele kısa sürede bir anayasa oluşturulmasını ve siyasal affın ilan edilmesini hedefleyen siyasal bir mücadeleye dönüştü. İlk hedefi grevin yönetilmesini sağlamak olan Sovyet zamanla “önemli önemsiz her konuda tavır almayı üstlenen bir ‘işçi parlamentosu’ haline geldi” (age., s. 82) ve Ekim grevinden sonra sürekliliğini korumaya karar vererek bir kitle örgütüne dönüştü.

Anayasacı burjuva Kadet partisinin kurucu kongresi Ekim grevcileriyle dayanışma içinde olduğunu bildirdi. Birlikler Birliği’ne üye dernekler memur ve serbest çalışanların grevinin örgütlenmesini sağlarken işçilerin fabrika içersinde toplanmasına izin veren, grevcileri işten atmak yana onlara maddi yardımda bulunan pek çok sanayici vardı. Burjuva muhalefetinin merkezi kent dumaları grevcilere sempati ile bakıyor, en azından tarafsız kalmayı yeğliyorlardı.

Sovyetlerin gelişiminin ikinci evresinde sendikalar dâhil var olan tüm emek örgütlerinin de temsilci gönderdiği sovyetlerle sendika tipi örgütler arasındaki ayrım çizgisi çok oynaktı. Emekçileri ekonomik çıkarları temelinde birleştiren sürekli kitlesel örgütler olarak sovyetler, kitle grevinin taleplerini karşılamadaki başarısızlığı karşısında ancak 1905’in sonuna doğru rejime karşı silahlı ayaklanmayı üstlenmeye niyetlendiklerinde bugün düşündüğümüz manada devrimci sınıf örgütlerine dönüştüler.

Sonuçlar ve Sorular

Bu yazının amacı ne çeşitli sosyalist grupların sovyetleri zamanında nasıl değerlendirdiklerini incelemek, ne de 1905 devriminin neden başarısız olduğunu incelemekti. Çok önemli konular olmakla birlikte bunların bu kısa alanda birlikte incelenmesi imkânsızdır. Aynı şekilde 1917 sovyetlerinin kökenlerine ve gelişimine odaklanan bir yazı da kapsamımız dışındadır, fakat bu sovyetlerin uzun süre burjuva hükümeti destekleyen ve sınıflar arasında işbirliğini savunan yapılar olduğunu göz önüne alınınca benzer derslerin çıkarılacağını düşünüyorum. 1905 sovyetlerinin kökenlerine bu kısa bakışın dört kayda değer noktaya işaret ettiğini düşünüyorum:

1. Sınıfsal örgütlenmenin tek veya en ideal biçiminin sadece işçi sınıfının kendisinden gelmediği;
2. Ücretli emeği örgütleyen yapıları, ücretli emeğin çelişkili karakterinden dolayı - yani kapitalizmi hem yıkıcı hem de sürdürücü potansiyeller barındırması - kesin olarak iki sınıftan birinin safında düşünemeyeceğimiz;
3. Sovyetlerin gökten zembille inmediği, aksine sınıfın örgütsel hafızasına ve o dönemdeki örgütlenmelerine sıkıca bağlı olduğu;
4. Sovyetlerin kendilerine has evrimleri boyunca geçici grev komitesi, sendikal birlik, devrimci ayaklanma organı ve komünal özyönetim aygıtı uğraklarından geçtikleri.

Bu sonuçlar bizi sormamız gereken diğer sorulara götürüyor: Anadolu devriminin sovyetleri nerede, nereden gelecekler ve ne temelde kurulacaklar? En basit ekonomik mücadeleleri ve örgütlenmeleri bile bastırılan ve geçici grev komitelerinden öteye sadece çok hızlı ve sert devrimci dönemlerde geçebilen bir işçi sınıfının yaratacağı ikili iktidar organlarıyla, önünde ne kadar sınırlı olursa olsun yasal mücadele olanakları ve yasal mücadele araçları olan bir işçi sınıfının devlet iktidarına alternatifi aynı olabilir mi? Sendikaları ve diğer kitle örgütlerini ne anlamda sovyetlerin uzatılmış bir ikinci evresi olarak görebiliriz veya görebilir miyiz?

Anarşist ve devrimci sendikalizmin 1800’lerin sonundan İkinci Dünya Savaşı öncesine uzanan deneyimini taktiklerimizin belirlenmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Peki, sendikaları sovyetlerin neresine koyuyoruz? Sendikalistler, doğrudan demokrasi ve tam zamanlı ve ücretli çalışanların olmaması temelinde kurulacak sendikaları savunuyordu. Bunların işçileri sınıf mücadelesinde ve ekonominin yönetiminde eğiterek geleceğin toplumunun temel taşları olabileceğine inanıyordu. Tarih, sendikalizmin çok temel bir hata yaptığını kanıtladı: Emekçilerin devrim zamanında kendisinden başka örgütleri olmayacağını varsaymak. Bu varsayım İspanya CNT’sini 1936 Temmuz’unda iki ucu da karşı-devrimci bir ikileme sürükledi: Ya iktidarı kendi başına alıp “anarşist diktatörlük” gibi kendi içinde çelişkili bir yönetim kuracaktı, ya da burjuva devlet aygıtının devamına izin verecekti. Sosyalist UGT sendikası gibi diğer kitle örgütleriyle ortak bir yönetim kurma fikriyse çok geç ve çok gönülsüzce ortaya atıldı.

Sovyetler o zamanki tüm emekçi kitle örgütlerinin – fabrika/grev komiteleri ve sendikalar - koordinasyon örgütleriyse günümüzün sovyetleri de Meksika’da devam eden APPO (Oaxaca Halk Meclisi) gibi değişik kitle örgütlerinin koordinasyon yapıları mı olacaklar yoksa bunları geride bırakıp işyerlerinden yükselen saf bir işyeri komiteleri birliğini mi amaçlamalıyız? Şimdiye kadarki tüm devrimci durum örneklerinde ortaya çıkan iktidar boşluğunun emekçi kitlelerin hiç örgütlenmemiş kesimlerini örgütlenmeye teşvik ettiğini düşünürsek bu yeni ve taze örgütlenmeleri eski deneyimli örgütlenmelerle işbirliğine sokacak bir orta yol mümkün mü? Bu soruların yanıtlarını bulmak ve daha yerinde sorular sormak kendi sınıf mücadelesi deneyimlerimizin artması ve diğer deneyimleri daha dikkatli incelemekle mümkün olacaktır.

Kaynak:

Anweiler, O. (1990). Rusya’da Sovyetler (1905-1917). İstanbul: Ayrıntı Yayınları

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]