Benutzereinstellungen

Neue Veranstaltungshinweise

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs

Es wurden keine neuen Veranstaltungshinweise in der letzten Woche veröffentlicht

Kommende Veranstaltungen

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs | Anti-faşizm

Keine kommenden Veranstaltungen veröffentlicht
Recent articles by AKİ et al
This author has not submitted any other articles.
Recent Articles about Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs Anti-faşizm

Ο μύθος των δύ&... Oct 17 21 by The Blast

End of the Road for the AKP? Mar 31 21 by Daniel Johnson

Solidariedade aos/às 51 antifascistas presos em Tessalônica, Grécia, e... Oct 03 20 by Vários organizações anarquistas

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs - Anarchist Communist Event
Sunday September 23 2007
08:00 AM

Eyleme Çağrı: Kardeşime Dokunma, Ölüm Yasaları Kaldırılsın

category yunanistan / türkiye / kıbrıs | anti-faşizm | anarchist communist event author Saturday September 22, 2007 17:42author by AKİ et al Report this post to the editors

Nijeryali gocmen Festus Okey'in oldurulmesi bu soruna karsi hicbirimizin duyarsiz kalmamasi gerektigini gosterdi. Olum yasalarinin kaldirilmasi ve gocmen kardeslerimizle dayanismak icin 23 Eylul Pazar gunu saat 14.00'de Taksim Tramvay Duragi'nda bulusuyoruz. Herkesi yapilacak basin aciklamasina bekliyoruz.

Çağrıcı kurumlar:

Emekçi Hareket Partisi (EHP) , Sosyalist Emek Hareketi (SEH), Anarşist Komünist İnisiyatif (AKİ) , 78'liler Vakfı Girişimi, Tüm-İGD, Öğrenci Muhalefeti, Umut Kooperatifi, İşçi Mücadelesi, ANKİÇ, Otonom-A, Anarşist Cephe, Halk Kültür Merkezleri (HKM), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP)

Okunacak Basın Açıklaması Metni:

20 Ağustos 2007 tarihi’nde Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde Festus Okey isimli Nijeryalı bir göçmen, polis kurşunuyla öldürüldü. Bu olayın üzerinden çok geçmeden Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne ait Kumpayı Yabancılar Misafirhanesi'nde sınır dışı edilme işlemlerini bekleyen Polonya uyruklu Dariusz Wıtek’in intihar ettiği açıklandı. Ardarda yaşanan bu iki olay göçmenlik olgusunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Festus Okey, devletin kimliksiz saydığı, 'tanımadığı' ama bir yandan da ucuz iş gücü olarak kullandığı binlerce göçmenden biriydi. Devlet, benzer tüm olaylarda olduğu gibi, bu olayı da var gücüyle örtbas etmeye çalışıyor: Festus’un uyuşturucu sattığı iddia edilerek bu cinayet meşrulaştırılıyor, “uyuşturucu operasyonu” adı altında göçmenlerin yaşadığı yerlere operasyonlar düzenlenerek, yeterince kötü koşullarda yaşayan bu insanların üzerinde baskı kuruluyor. Bu olay çok ciddi bir meselenin aynı derecede önemli iki yönünü gösteriyor:

Polisin işlediği ve hesabını verme zorunluluğu duymadığı bu olay bir yönüyle, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi yaşadığımız coğrafyada da var olan çok önemli bir meselenin, yani göç ve göçmenlik meselesinin sonucuydu. Zengin ülkelerin refahlarını arttırma stratejilerinin sonucu olarak, savaşlar ve inanılmaz bir yoksulluk içerisinde kalan insanlar hayatta kalabilmek için göç ediyorlar. Tüm Avrupa’da göç, göçmenlere yönelik şiddet ve ayrımcılık önemli sorunlardan biri halini almış durumda. Avrupa ülkelerinin refah anlamına geldiği söylemi düzenin vahşi yüzünü gösteren göçmenlik olgusuyla sürekli yalanlanıyor. Geçtiğimiz sene Fransa’da polis tarafından kovalandıkları için bir trafoya sığınan göçmen gençlerden birinin elektrik çarpması sonucunda ölmesiyle başlayan olaylar günlerce sürmüştü. Fransız toplumunda had safhaya ulaşmış ırkçılık ve göçmenlere her alanda uygulanan ayrımcılık protesto edilirken, devlet bu iddiaları doğrularcasına şiddete başvurmuştu ve yaralanan gençlerden biri Türkiyeli bir göçmendi. Avrupa’da yaşayan Türkiyeli göçmenler bunun ne demek olduğunu biliyorlar. Kendi topraklarındaki zulüm ve sefaletten kaçarak Türkiye’ye sığınan on binlerce göçmenin varlığı ve burada maruz kaldıkları şimdiye kadar bu ülkede görmezden gelindi. Artık kendimize şunları sormamız gerekiyor:

Göçmenlerin yaşadıkları topraklardaki, bütün dünyaya yayılmakta olan düzenin yarattığı yoksulluktan, açlıktan kurtulmak, daha iyi bir yaşam bulabilmek umuduyla düştükleri göç yollarında maruz kaldıkları şiddetten, ırkçılıktan ya da yitirdikleri yaşamlarından ne kadar haberdarız? Kapatıldıkları mülteci kamplarındaki yaşam koşullarını biliyor muyuz? Bir arada yaşadığımız bu insanların akıbetleriyle ilgilenmemeyi, onları yok saymayı insan olarak ne kadar sürdürebiliriz?

Bu cinayetin diğer bir yüzü ise, çeşitli biçimlerde kendini gösteren ve toplumun pek çok kesimine yönelen sistematik devlet baskısıdır. Yaşanan olay bu sistemli şiddetin bir uzantısıdır. Kuşku yok ki bu baskılara zemin hazırlayan Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK) , Terörle Mücadele Yasası (TMY), Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) ve Ceza Kanunu’nda yapılan yeni düzenlemeler bu cinayetin ve son zamanda yaşanan pek çok şiddet olayının önünü açmıştır. Bu değişikliklerin ardından karakollarda işkence ve ölüm vakaları gözle görülür oranda artış göstermiştir. Yaşanan bu olayların ardından kaç polis hakkında soruşturma açıldı? Ve bu soruşturmaların kaç tanesi sonuçlandı, ya da sonuçlandırılması düşünülüyor mu acaba? Bu soruların da birileri tarafından cevaplanması gerekiyor.

Şiddet, toplumun sadece bir kesimine yönelmiyor. Bu topraklarda şiddetin geleneksel olarak uygulandığı öncelikli muhataplarından biri olan Kürt halkına yönelik baskı giderek artarken, bölgede olağanüstü hal uygulamalarını aratmayan olaylar yaşanıyor. Devrimci-demokrat kurumlara yönelik operasyonların üzerinden henüz çok zaman geçmedi. Çeşitli illerde eşcinsel örgütlerine yönelik baskının son örneği olarak, Bursa’daki Gökkuşağı Derneği üyeleri yasa dışı örgüt üyesi oldukları gerekçesiyle gözaltına alındılar.

Gündemimiz sürekli olarak ordu ve hükümet arasında süren iktidar kavgasıyla meşgul ediliyor. Biz bu kavganın demokratlarla anti-demokratlar ya da laiklerle anti-laikler arasında olmadığını, kendini bize dayatan iki alternatifin de bizler için sömürünün, baskının ve şiddetin sürmesinden başka bir anlam ifade etmeyeceğini çok iyi biliyoruz. AKP’nin hazırladığı anayasanın “sivil bir anayasa” olduğu yalanı diğer suni gündemlerle birlikte zihnimize kazınmaya çalışılıyor. AKP’nin Hrant Dink cinayeti gibi pek çok cinayete imza atan kontr-gerilla örgütlenmesini yok etmeyi amaçlamadığı çok açık. Seçimler öncesi Hrant Dink cinayetinin üstüne gidildiği izlenimi oluşturuldu, ama son günlerde yaşanan olaylar gösterdi ki, her zaman olduğu gibi, bu cinayet de örtbas edilmeye çalışılıyor. Biz biliyoruz ki, sıfatı ister sivil ister askeri olsun, çıkaracakları hiç bir yasa ya da anayasa emekçilerden, yoksullardan, ezilenlerden yana olmayacaktır. Ancak yaşananlar bizim makûs kaderimiz değil. Biz bir araya gelirsek bu ablukayı dağıtabiliriz, ölüm yasalarını kaldırtabiliriz.

Kurtuluş Yok Tek Başına! Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!
Ölüm Yasaları Kaldırılsın! Operasyonlar, Baskılar, Saldırılar Durdurulsun!
Yasalar Devletinse, Sokaklar Bizimdir! Yetkili Ölüme Son!

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs | Anti-faşizm | tk

Sat 20 Apr, 00:30

browse text browse image

turkey_coup_2737355_1.jpg imageDarbe Devlettir, Devrim Özgürlük! 06:54 Wed 20 Jul by Devrimci Anarşist Faaliyet 0 comments

1980 darbesinden bu yana, bu topraklardaki devlet varlığının kaçınılmaz bir siyasi gerçeği olan darbe, 36 yıl sonra 15 Temmuz’unu 16’sına bağlayan gece vuku buldu. İstanbul ve Ankara merkezli gerçekleşen askeri hareketlilikte pek çok devlet binası bir süreliğine bloke edildi. Ankara’da savaş uçaklarının havalanması ve İstanbul’da köprülerin askerler tarafından trafiğe kapatılmasıyla başlayan darbe, Genelkurmay Başkanı’nın rehin alınması, sokaklarda tank ve silah seslerinin yükselmesiyle devam etti. MİT Müsteşarlığı binasından TBMM’ye birçok devlet binası F16’lar ve helikopterlerle vuruldu; pek çok yerde asker ve polis arasında silahlı çatışmalar yaşandı. Bu gelişmeleri izleyen süreçte devlet televizyonunun yayını kesilerek canlı yayında “Yurtta Sulh Konseyi” imzası taşıyan darbe bildirisi okundu. “5 saatlik darbe” sona erdiğinde yüz üzerinde asker, 80 üzerinde polis ve 80 üzerinde darbe karşıtı protestocu öldü. Aralarında çok sayıda yüksek rütbeli komutanın bulunduğu 2839 asker gözaltına alındı.

textUlusal (tahakkümden) Kurtuluş Mücadelesi, Kürtler, Komünistler Nov 26 by Metin Kılıç 0 comments

Kara Kızıl Notlar Mart Nisan Mayıs 2006 sayısından alınmıştır. Konunun tanımı ile başlayalım: Ülkede ve tüm bölgede yaşayan Kürtler üzerinde ulusal nitelikte bir tahakkümün varlığı ve bu tahakküme karşı gelişen hareketler.1 Kürt ulusu2 üzerine devlet tarafından uygulanan tahakkümün altında yatan nedenler ayrı bir tartışma konusu. Fakat bu tahakkümün devletin kuruluş aşamasından itibaren uygulamaya konduğunu hatırlayalım. Ortada özel bir tahakküm biçimi var. Ulusal aidiyetlerden kaynaklı özel bir tahakküm biçimi.

textHrant Dink’in Gerçek Katli May 16 by Ender Yılmaz 0 comments

Fırtına sonrası sessizlik başladı. Ama bu öyle kimsenin konuşmadığı bir sessizlik değil, devletçi ve sermayeci bir sessizlik. Radyonun ayarları düzeltildi; söylenmiş sözler arşive atıldı; usulca ellerdeki kan ve barut izleri temizlendi; şimdi yayın vakti: Egemenlerin borazanı olan radyomuz gür sesiyle ‘doğru milliyetçiliğin’ ne olduğu anlatmaya devam ediyor! Hatay’da Kürt gençleri Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinin saldırısına uğruyor; gençlerden 21 yaşındaki Metin Kurt öldürülüyor; cenazesine binler katılıyor; esnaflar protesto etmek için kepenk kapatıyor; ama kimse duymuyor, görmüyor, söylemiyor. Radyonun sesi bizi sessiz kılıyor.

textTürkiye’de Milliyetçiliğin Yükselişi Üzerine Apr 07 by Cem Gök 0 comments

Türkiye’de yükselen/yükseltilen milliyetçilikle ilgili bir yazıyı Hran Dink cinayeti öncesinde yazmaya başlamıştım. Ama bu vahim cinayet öyle bir andı ki Türkiye’deki bütün dengeleri değiştirebilecek bir potansiyel taşıyordu. Dolayısıyla Türkiye’de milliyetçiliğin geldiği noktayı tahlil etmek ve çözüm önerileri üretmek için her şeyden önce, bu olgunun geldiği noktayı iyi saptamak gerekiyordu.

textDink’ten Bize Kalan Mar 25 by Şafak Eryılmaz 0 comments

Bir ‘tek’ güvercin havalandı
yanık yanık koktu karanfil* 19 Ocak akşamı akşamı tedirgindim. Önce bekledik taksim meydanında. Henüz az kişiydik. İnanamamıştım başta. Bu kadar olur mu? Yaşımız ve ancak gelişen siyasal bilincimiz müsait değil, ülkenin olanaklarını kavramaya. Bu da olabilirdi. Aynı zamanda dar bakışımız, kendimizi ayırışımız imkansızlaştırmıştı bu adamın son yazılarını okumayı, son dönemde yaşadıklarını bilmeyi

textSözde Ermeni Mar 20 by Zeynep Zelal 1 comments

Ölümünün ardında çıkan yazılarla daha çok tanıdık ve sevdik. Ne kadar da badem gözlü oldu değil mi? Gazetelerinde ermeni meselesine ilişkin en ufak bir haberi sözde ermeni soykırımı başlığı ile verip resmi ideolojinin tarih tezlerini çekinmeden yazanlar, insanlara “tarihi tarihçelere bırakın” diyerek kendileri tarihi en ala siyasete bulandıranlar.

more >>

imageDarbe Devlettir, Devrim Özgürlük! Jul 20 DAF 0 comments

1980 darbesinden bu yana, bu topraklardaki devlet varlığının kaçınılmaz bir siyasi gerçeği olan darbe, 36 yıl sonra 15 Temmuz’unu 16’sına bağlayan gece vuku buldu. İstanbul ve Ankara merkezli gerçekleşen askeri hareketlilikte pek çok devlet binası bir süreliğine bloke edildi. Ankara’da savaş uçaklarının havalanması ve İstanbul’da köprülerin askerler tarafından trafiğe kapatılmasıyla başlayan darbe, Genelkurmay Başkanı’nın rehin alınması, sokaklarda tank ve silah seslerinin yükselmesiyle devam etti. MİT Müsteşarlığı binasından TBMM’ye birçok devlet binası F16’lar ve helikopterlerle vuruldu; pek çok yerde asker ve polis arasında silahlı çatışmalar yaşandı. Bu gelişmeleri izleyen süreçte devlet televizyonunun yayını kesilerek canlı yayında “Yurtta Sulh Konseyi” imzası taşıyan darbe bildirisi okundu. “5 saatlik darbe” sona erdiğinde yüz üzerinde asker, 80 üzerinde polis ve 80 üzerinde darbe karşıtı protestocu öldü. Aralarında çok sayıda yüksek rütbeli komutanın bulunduğu 2839 asker gözaltına alındı.

© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]