user preferences

BEŞ DALGA: Devrimci Anarşist Komünist Politik ve Kitle Örgütü Teori ve Pratiğinin Kısa Bir Tarihi

category uluslararası | anarşizmin tarihi | opinion/analysis author Wednesday August 09, 2006 17:33author by Michael Schmidt - Zabalaza Anarşist Komünist Federasyonuauthor email blackdragon at africamail dot com Report this post to the editors

Anarşist Komünizm son 140 yılda her tür sömürüye karşı bir mücadeleci bir işçi sınıfı savaşım geleneği olarak gelişmiştir. Amacı mümkün olan en özgür ve eşitlikçi toplumun yaratılması, bireysel ve kolektif çıkarların en adil şekilde dengelenmesidir. Fakat bizi küçümseyenler anarşizmin pratikte hayat bulabilecek kadar güçlü olup olmadığını sorgulamaktadırlar.

Bu broşür hareketin kapsamlı bir tarihi olmaktan çok uzaktır – sadece bu dalgaların ana hatlarının taslağını çizmektedir – ve içinde alıntıladığımız metinler bir tür kutsal literatür değildir, fakat hareketin karar anlarında toplumsal devrimin yaratılmasının kalbinde duran ve tüm solcu devrimcileri uğraştırmış olan karmaşık soruyla nasıl boğuştuğunu göstermektedir: Devrimci politik örgüt ile ezilen ve sömürülen kitleler arasındaki ilişki sorunu.


BEŞ DALGA

Devrimci Anarşist Komünist Politik ve Kitle Örgütü Teori ve Pratiğinin Kısa Bir Tarihi

Michael Schmidt (ZACF Uluslararsı Sekreteri, Güney Afrika)


Türkçe Çeviriye Önsöz

Anarşizm, Doğu Bloğu’ndaki bürokratik diktatörlüklerin çöküşüyle birlikte uluslararası devrimci hareket içersinde hak ettiği yeri geri kazanmaya başladı. 150 yıl önce Marksistlerin devletçi yöntemlerine karşı çıkarak komünist bir toplum mücadelesinde kendi safını kurmuş olan devrimci anarşizm bugün de pek çok yeni deneyime ışık tutuyor. Hareketin geleneğinin güçsüzleşmiş olduğu, hatta hiç rastlanmadığı Türkiye gibi ülkelerde anarşizm örgütsel ve ideolojik bir akım olarak güç kazanıyor.

Buna rağmen anarşizme yöneltilen karalamaların ve çarpıtmaların her yönden devam ediyor. Anarşizm; değişik kesimler tarafından gelip geçici bir gençlik hevesi, fikirsel tabanı zayıf bir maceracılık veya terörist ve asosyal bir nihilizm olmakla itham edildi. Bu broşürün anarşist komünist mücadele tarihine kısa ve genel bir bakış sağlayarak bu suçlamaların temelsizliğini göstereceğini umuyoruz.

Anarşizm, devrimci sosyalist hareketin bir parçası olarak 19. yüzyılda doğdu. “Yöneticinin yokluğu” anlamına gelen anarşi kelimesini benimseyen özgürlükçü devrimciler, sadece ufak bir azınlığın çoğunluğu baskı ve sömürüye mahkûm ettiği kapitalist düzene karşı çıkmadılar. Aynı zamanda beraber yürüdükleri Marksistleri de devletçi bir programın özgürlükçü ve eşitlikçi bir topluma ulaşma mücadelesini baltalayacağını her zaman söylediler. Mihail Bakunin şöyle demişti: “Sosyalizm olmadan özgürlük bir ayrıcalık, özgürlük olmadan sosyalizm bir tiranlıktır.”

1917 Rus devrimi anarşizmin kendisini Leninizm formunu alan Marksist akımdan tamamen ayırmasında belirleyici olmuştur. Proletarya diktatörlüğü adı altında ufak bir azınlığın devlet iktidarını almasını savunan Marksistler daha sonra bu diktatörlüğün tam olarak bir devlet olmadığını muğlâk ifadelerle iddia etmişlerdir. Fakat Bolşevik önderler Lenin, Troçki ve Stalin, 1917’den sonra ölünceye dek tek parti diktatörlüğünü proletarya diktatörlüğünün vazgeçilmez bir özelliği olarak kabul etmişlerdir. Rus devrimi sırasında anarşist hareket Ukrayna’da devrimci bir uyanış yaratmış ve parti diktatörlüğüne karşı kendi alternatifini açıkça ortaya koymuştur. Mahnovist Ukrayna Devrimci İsyan Ordusu olarak anılan anarşist kuvvetler köylerde ve şehirlerde özgürlükçü kolektifleştirmenin savunucuları olmuşlar ve bir yandan Kızıl Ordu diğer yandan da Beyaz Ordularla savaşırken konseyler tarafından yönetilen bir bölge yaratmışlardı.

Biz, anarşist komünistler, devleti toplum üstüne karar alma hakkını ve bu kararları uygulatacak askeri güçlerin kontrolünü bir azınlığın eline veren bir aygıt olarak görüyoruz. Buna alternatif olarak barınma ve çalışma alanlarından yükselen doğrudan demokratik bir konseyler federasyonunu savunuyoruz. Bunların üstünde koordinasyonu sağlayacak her tür yapılanma tabandan emir alan ve geri çağrılabilen delegelerden oluşmalı ve delegelerin eylemlerinin sürekli olarak sorgulanması için halk toplantıları yapılmalıdır.

Bu, anarşistlerin her tür otoriteye ya da iktidara karşı oldukları anlamına gelmez. Anarşistler, hiyerarşik iktidara ve sorgulanamaz otoriteye karşıdırlar. Emekçi insanların kendi hayatlarını yönetmeleri manasında iktidara ya da bir bağlama ustasının bağlama üzerindeki teknik otoritesine karşı çıkmıyoruz. Bizim mücadelemiz baskıcı ve sömürücü iktidar ve otoritelere karşıdır.

Bugün solun açıkça en önemli sorunu sınıf mücadelesi içersinde kendisini var edememesidir. Bu sorunun pek çok nedeni burada sayılabilir. Türkiye’de devrimci hareketin sınıf mücadelesinin doğrudan parçası olmayan bir gençlik-öğrenci hareketi olarak doğması ve emekçilerin örgütlenmesini sendika bürokrasisine bırakması önemli bir nedendir. Ama bundan da önemli olan devrimcilerin sınıfın dışarısında bir örgüt kurmaları gerektiğini ve emekçilere dışarıdan bilinç aşılamaları gerektiğini savunun Leninist akımların ve sınıf mücadelesinin bir parçası olmaktansa silahlı mücadele yoluyla “kısa yoldan” iktidarı ele geçirmeye yönelen gerillacılığın yansımalarıdır.

Anarşist hareket ise bu coğrafyadaki 20 yıllık hayatı boyunca Leninizm’e sağlıklı bir alternatif yaratmakta yetersiz olmuştur. Bireyci ve örgütlenme karşıtı eğilimler ağır basmış, ortaya çıkan örgütlenmelerin şekilsizliği ve ilkesizliği ise kendi içerlerinde karşı çıktıklarını iddia ettikleri hiyerarşileri ve baskıcı şiddeti yeniden doğurmuştur. Emekçi hareketiyle bağ kurmayı ise “sol” olarak görüp gündemlerine almamışlardır.

Anarşist komünistler, sadece gelecek toplumun bir ilkesi olarak değil, aynı zamanda kendi siyasal ve ekonomik örgütlenmelerinde de federalizmi ve kolektifler arasında özgür ve eşit bir ilişkiyi benimsemişlerdir. Bu sistemin hastalıklarıyla zehirlenmiş bir örgütlenme tarzı onu tamamen yıkmakta başarılı olmayacaktır. Anarşistlerin amacı kendimizin de bir parçası olduğu emekçilerin toplumsal devrimi yolunda mücadele etmektir, işçi sınıfının adına iktidarı ele geçirmek değil (Broşürde de görebileceğiniz gibi anarşizm için işçi sınıfı fabrika işçileriyle sınırlanmamıştır; ücretli emekçilerin tamamını ifade eder).

Biz anarşist komünistler, sınıf mücadelesini temel alan ideolojik bir ortaklık çerçevesinde örgütlenmiş ve federal şekilde birleşmiş kolektiflerin birliği olan bir siyasal örgütlenmeyi savunuyoruz. Kolektifler, ideolojik ortaklık çerçevesinde kendi işleyişlerinde özerk olmalı ve diğer kolektiflerin taktikleriyle çelişmeyen taktikler benimsemelidirler.

Anarşist komünistler, devrim yolunda sınıf mücadelesinin yaygınlaştırılmasını ve güçlendirilmesini amaçlarlar. Emekçilerin sermayeye ve devlete karşı kendi taban örgütlenmelerini kurmalarını ve uzlaşmacı temsiliyeti ve hiyerarşileri reddederek kendi mücadelelerine sahip çıkmalarını savunurlar. Uzlaşma aygıtlarını devre dışı bırakan bu tür bir mücadele hattını doğrudan eylem olarak adlandırırlar ve bir tarz olarak benimserler.

Güney Afrikalı yoldaşlarımızın yazdığı elinizdeki broşür anarşist komünizmin 150 yıllık ideolojik ve örgütsel gelişimini özetliyor. Hareketin sürekliliğini göstermesi açısından önemli bir teorik katkı yapacağına inanıyoruz. Bir başlangıç metni olarak çok yararlı olsa da daha kapsamlı bir bakış elde etmek için şu kitaplardan faydalanabilirsiniz:

Sam Dolgoff, Bakunin, Kaos Yayınları
Paul Avrich, Kronstadt 1921, Versus Kitap
Peter Arşinov, Ukrayna Anarşist Hareketi: Mahnovşçina (1918-1921), Kaos Yayınları
Abel Paz, Halk Silahlanınca: Durruti ve İspanya Anarşist Devrimi, Kaos Yayınları
İnan Keser, Liberter Teori: Modern Topluma Özgürlükçü Yaklaşım, Ütopya Yayınevi

Anarşist Komünist İnisiyatif (İstanbul) akinisiyatif@yahoo.com
Taçanka Anarşist Komünist Kolektifi (Ankara) tacanka@hotmail.com


Yazarın Girişi

Anarşist Komünizm son 140 yılda her tür sömürüye karşı mücadeleci bir işçi sınıfı savaşım geleneği olarak gelişmiştir. Amacı mümkün olan en özgür ve eşitlikçi toplumun yaratılması, bireysel ve kolektif çıkarların en adil şekilde dengelenmesidir. Fakat bizi küçümseyenler anarşizmin pratikte hayat bulabilecek kadar güçlü olup olmadığını sorgulamaktadırlar.

Meksika, Ukrayna, Mançurya, İspanya, Küba ve İran devrimleri anarşist komünizmin – işçilerin tabandan gerçek kontrolü ve toplumsal, siyasal ve ekonomik eşitlik – vazgeçilmez ilkesi olan doğrudan demokrasinin işçi sınıfına derinden kök saldığı sürece kullanışlı, sürdürülebilir ve savunulabilir olduğunu göstermektedir.

Fakat diğer devrimciler bizim örgütlenme tarzımızın devrimci kazanımlar sağlamakta veya onları korumakta yetersiz olduğunu söylemektedirler. Bu kısa tarih geçen yüzyıl boyunca anarşistlerin bu konuyla nasıl mücadele ettiklerini gösterecektir. Kaotik ya da örgütlenme karşıtı olmanın çok ötesinde gerçek anarşist militanlar eşitlikçi bir toplumsal düzenin sevdalılarıdırlar ve buna ulaşmak için güçlerini örgütlemeye inanmaktadırlar.

Anarşist komünist örgütlenme tarzının, ufak “ortak ilgi gurupları” ve hücrelerden büyük çapta sendikal ve siyasal federasyonlara uygulanabilir bir yöntem olmasının yanında yüksek bir iç eğitim derecesi ve doğrudan katılım gerektirdiği için faal bir azınlığın pasif bir üye çoğunluğuna yol açabildiği gevşek örgütlenme tarzlarından daha anarşist olduğuna inanıyoruz.

Anarşistler için kural her zaman araçların amacı belirlediğidir; yani örgüt içi demokrasi, işçi sınıfı ile örgüt dışındaki ilişkimizin doğrudan demokratik ve gerçekten özgürce kalmasının en önemli garantörüdür. Devrimci anarşist komünizm (ya da “anarko-komünizm”) 1864’te Birinci Enternasyonal’i kuran kitlesel işçi örgütlerinden doğmuştur. Küresel işçi sınıfı, köylülük ve yoksullar, kendilerini sürekli olarak sermayenin iç çelişkilerinden kurtulma sürecinde ortaya çıkan genişleme ve daralma dönemlerinde bulmuşlar ve bu döngüler içersinde mücadele vermişlerdir. Doğuşundan beri anarşizm de bu süreçlere göre güç kazanmış veya güçten düşmüştür. Anarşist komünizm gelişmemiş, çocuksu duygusallıkta, kendine hizmet eden yarı-pişmiş özgürlükçü (1) fikirlerin dağınık bataklığı değil, tutarlı bir şekilde eşitlikçi, militan, doğrudan demokratik ve örgütlü bir devrimci teori ve pratiktir.

Anarşizm sınıf savaşımı sahnesinde faşizme, Stalinizm’e ve refah devleti gibi başka türden reformizmlere sebep olan 1920’lerin muhafazakâr karşı-devrimi ile birden bire tarihe karışmadı. Sadece bu da değil, İspanyol Devrimi’nin çöküşünden sonra da yaşamını sürdürdü. Soğuk Savaş’ın derinliklerinde devam eden kayda değer büyük çapta çabalarla 1940 ve 1950’lerde Şili, Kore, Çin ve Küba gibi çeşitli ülkelerde, 1970’lerin başındaki neo-liberal daralma ile yeniden doğana kadar yaşamını sürdürdü.

Bugün 1890’lar ile 1930’lar arasındaki altın çağındaki gibi tüm dünyada manşetleri istila ediyor. Anti-kapitalist hareketin kalbi, kası ve beyni olarak sözde komünist (“devlet kapitalisti”) SSCB ve kapitalist Arjantin gibi çökmüş rejimlerin küllerinden canlanan bir Anka kuşu gibi krizdeki bir dünyaya savaşta test edilmiş, ama fazlasıyla görmezden gelinilmiş bir alternatif sunuyor.

Uzun vadeli bir perspektif alırsak anarşizmin kaderini – militan ve özerk işçi sınıfınınki gibi – dalgalar haline yükselip alçaldığını görebiliriz. Bu dalgaların doğası; işçi sınıfı kültürü ve bilincinin argacını, sermayenin krizinin arışı ve insanların, sermayenin ve fikirlerin küresel hareketinin çekilme ve akışı ile birleştiren karmaşık bir kumaştır.

Bu broşür hareketin kapsamlı bir tarihi olmaktan çok uzaktır – sadece bu dalgaların ana hatlarının taslağını çizmektedir – ve içinde alıntıladığımız metinler bir tür kutsal literatür değildir, fakat hareketin karar anlarında toplumsal devrimin yaratılmasının kalbinde duran ve tüm solcu devrimcileri uğraştırmış olan karmaşık soruyla nasıl boğuştuğunu göstermektedir: Devrimci politik örgüt ile ezilen ve sömürülen kitleler arasındaki ilişki sorunu.

Bölüm İndeksi


İngilizce metnin tamamını PDF dosyası olarak indirmek için

Related Link: http://www.anarsistkomunizm.org

This page has not been translated into Français yet.

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
© 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]