Benutzereinstellungen

Neue Veranstaltungshinweise

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs

Es wurden keine neuen Veranstaltungshinweise in der letzten Woche veröffentlicht

Kommende Veranstaltungen

Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs | Miscellaneous

Keine kommenden Veranstaltungen veröffentlicht

DAF’ın Referandum Üzerine Birinci Bildirisi:

category yunanistan / türkiye / kıbrıs | miscellaneous | feature author Monday April 17, 2017 00:50author by DAF - DAF Report this post to the editors

“REFERANDUMA DAİR”

featured image

Seçimli sistemlerin tümünde, çoğunluk olan iktidar olur. Demokraside, çoğunluğun iktidarı demokratiktir. Çoğunluk olan iktidardır, azınlık olan ise iktidar olamamıştır. Çoğunluğun ve azınlığın ilişkisi, seçimler sürecince iki ayrı yöntemin tartışması şeklinde sürmüştür. Tartışmadıkları tek şey ise seçimlerdir. Seçimler bir grubun toplumu “ben-biz yönetmek istiyoruz” sözüyle başlayan, diğer grubun ise “hayır ben-biz yönetmek istiyoruz” sözüyle karşılık bulduğu bir iddiadır. Seçimler, iddianın taraflarının anlaşarak başlattığı seçmen sayma sürecidir ve seçmenler olmadan gerçekleşemez. Hangi tarafın seçmeni diğerinden çoksa, toplumun yönetimi de o tarafta olacaktır. Seçmen, bu iddialaşmada sadece sayısal bir değerdir. Bu sayısal değer gündelik yaşamında birçok sorunu çözmeye çalışarak yaşayan vatandaş için önemsenecek bir değer değildir. İddialaşmanın tarafları seçimlerdeki katılımı arttırmak için, vatandaşı, sayılan seçmen sıfatından çıkarıp iddianın içine sokmak isterler. Böylece iddiaya katılım artacaktır. Katılımın artması, bir sayı olan seçmenin, öncelikle iddiayı ve sonrasında ise seçimleri ve daha da sonrasında seçimlerin sonucunda oluşacak iktidarı içselleştirmesini sağlayacaktır. Seçmen kazansa da kaybetse de seçimin sonucunu ve seçilmiş tarafın iktidarını kabullenecektir. Vatandaşın bu kabullenmesi, seçimlerde iddialaşan her grubun kazanımıdır. Seçimi kazanan hükümetini sürdürdükçe, kaybeden de muhalefetini sürdürecek ve her iki taraf da bir dahaki seçimleri bekleyeceklerdir.

[Français] [English][Ελληνικά]

Also read :
  • Regarding Referendum 2 DAF
  • Referanduma Dair 2 DAF
  • Anarşistler ilkesel olarak oy kullanmaz ve seçimlere katılmazlar

    SEÇMENE DAİR:

    Bir oy ile politikleşmek; parti ya da başkan seçimlerinde bir oyluk kampanyaların parçası olarak politikleşmek. Türkiye’de yapılan son seçimlerde seçmenin %87’si seçimlere katılmıştır. Seçimlere katılanların sayısı 49 milyon, katılmayanların sayısı ise yaklaşık 9 milyondur. Sistem değişikliği için önümüzde yapılacak olan referanduma katılım da benzer sayılarda olacaktır.

    Seçmen için seçimlere katılmak ne demektir?

    Seçimli sistemlerin tümünde, çoğunluk olan iktidar olur. Demokraside, çoğunluğun iktidarı demokratiktir. Çoğunluk olan iktidardır, azınlık olan ise iktidar olamamıştır. Çoğunluğun ve azınlığın ilişkisi, seçimler sürecince iki ayrı yöntemin tartışması şeklinde sürmüştür. Tartışmadıkları tek şey ise seçimlerdir. Seçimler bir grubun toplumu “ben-biz yönetmek istiyoruz” sözüyle başlayan, diğer grubun ise “hayır ben-biz yönetmek istiyoruz” sözüyle karşılık bulduğu bir iddiadır. Seçimler, iddianın taraflarının anlaşarak başlattığı seçmen sayma sürecidir ve seçmenler olmadan gerçekleşemez. Hangi tarafın seçmeni diğerinden çoksa, toplumun yönetimi de o tarafta olacaktır. Seçmen, bu iddialaşmada sadece sayısal bir değerdir. Bu sayısal değer gündelik yaşamında birçok sorunu çözmeye çalışarak yaşayan vatandaş için önemsenecek bir değer değildir. İddialaşmanın tarafları seçimlerdeki katılımı arttırmak için, vatandaşı, sayılan seçmen sıfatından çıkarıp iddianın içine sokmak isterler. Böylece iddiaya katılım artacaktır. Katılımın artması, bir sayı olan seçmenin, öncelikle iddiayı ve sonrasında ise seçimleri ve daha da sonrasında seçimlerin sonucunda oluşacak iktidarı içselleştirmesini sağlayacaktır. Seçmen kazansa da kaybetse de seçimin sonucunu ve seçilmiş tarafın iktidarını kabullenecektir. Vatandaşın bu kabullenmesi, seçimlerde iddialaşan her grubun kazanımıdır. Seçimi kazanan hükümetini sürdürdükçe, kaybeden de muhalefetini sürdürecek ve her iki taraf da bir dahaki seçimleri bekleyeceklerdir.

    Seçmen sorumluluğu ne demektir?

    Vatandaşın toplumun yönetimine katılması demektir. Atacağı bir oyla toplumun sosyal, ekonomik ve siyasal yönetimine katıldığını sanan seçmen, sorumluluk safsatasıyla yaratılan bu sistemle anlaşacaktır. Anlaşma basittir; kullandığın oy kazansın ya da kaybetsin sen kazanana, yani haklı iktidara, yönetilme hakkını sunmalısın. Bu, kullanacağın bir oyla onaylayacağın anlaşmanın sorumluluğudur.

    Seçmenlerin bir oy ile eşitlenmesi ne demektir?

    Seçimler sınıflar arası çatışmada bir yanılgı yaratır. Seçimler 1400 lira maaş verilen bir işçiyle 14.000 lira maaş verilen bir mühendisi ve hatta bu işçi ve mühendisin “bir” üretiminden 140.000 lira kazanan patronu bir oy ile eşitleme yanılgısını yaratmaktadır. Aylarca süren ve bir günde biten bu yanılgının ardından toplumsal yönetimde hiçleşen ezilenler, seçilmiş tüm yönetimlerin sömürüsünü yaşarlar.

    AKP’nin senelerdir süren genel yönetimi süresince de yeni yasalarla işletilen taşeronluk sisteminin, CHP yerel yönetimlerinde de işlediği aşikardır. Yaklaşık 20 senedir yapılan tüm seçimlerde en yüksek oyu alan bu iki partinin sınıfsal çelişkideki pozisyonları benzerdir. Aralarından birinin hükümet ve diğerinin muhalefet olması, sınıfsal çatışmayı olumlu ya da olumsuz etkilemeyecektir. 140.000 lira kazanan patronun toplumsal yönetime etkisi her daim daha fazla olacak, kapital sahibi olarak yönetime sahip olanlarla sürekli ilişkileri sürecektir. Emeğine 1400 lira verilen işçinin ise yönetime etkisi olmayacaktır. Bir oy ile başlayan ve biten yanılgının bir anlık “bu toplumda ben de varım” mutluluğu ise gündelik yaşamın sosyal ve ekonomik gerçekliğiyle sonlanacaktır.

    Kalifiye seçmen olmak ne demektir?

    Toplumda çoğunluk kesime ait olmak demektir. Seçimlere giren her grup için toplumun çoğunluğunu oluşturan kesim, seçimin sonucunu belirleyecek olan kitledir. Kitlenin özellikleri, seçim propagandalarının eksenini de belirler. AKP de CHP de, toplumda çoğunluğu oluşturan Türk, Sünni, milliyetçi-ulusalcı gibi toplumda genel geçer değeri olan kesimleri kazanmayı amaçlar. Kalifiye seçmenin dışında kalan seçmen ise, kitle sayısına oranla daha az oy demektir. Bu, kalifiye olmayan seçmenin, seçim propagandalarında ikincil önemde kalması anlamındadır. Böylece vatandaşın sosyal ve ekonomik kimliği, onun seçmenlik derecesini belirlemiş olur.

    MUHALEFETE DAİR:

    Seçimlerde iktidara muhalefet olmak ne demektir?

    Seçimlerde iktidara muhalefet olmak, geçmiş seçimlerde seçilmemişsin ve gelecek seçimler için umutlusun demektir.

    Seçimli sistemlerin tümünde seçime en az iki grubun katılımı gereklidir. Kazanan ve kaybedenin belli olacağı seçim gününe kadar iki grup birbirlerine muhaliflerdir. Kazananın iktidar olması paralelinde kaybeden ise muhalefet olacaktır.

    Parlamenter sistemde parlamento içerisinde AKP’nin tüm kararlarına karşı koyan CHP, AKP’nin yaptığı yönetim uygulamalarını, devletin işleyişine ve toplumun yaşamına olumsuz olan etkilerini gündeme getirir. Muhalefetin parlamento içindeki bu misyonu iktidara zıt bir propaganda yapmasını da sağlar. Muhalefetin seçmenle kurduğu salt ilişki artık budur; çünkü seçmenle bir oy için başlattığı anlaşma, seçimleri kaybetmesiyle sonlanmıştır.

    Parlamento dışındaki muhalefet ise, muhalefetinin varoluşunu seçimleri kazanan iktidara karşı koymaya dayandırmaz; parlamento dışı muhalefetin dayanağı emperyalizm-kapitalizm karşıtlığıdır. Söz konusu muhalefet, Marksist Leninist sınıf çerçevesinde sınıfsal çatışmanın tarafıdır. Sınıfsal çatışmanın burjuvazi karşısında işçi sınıfının iktidarıyla sonlanacağı devrim için mücadele ederler. Mücadele stratejileri içinde seçimlerde parlamenter muhalefetle pratik bir taraflaşmadan yanadırlar. Bir strateji olarak seçimi savunan devrimci muhalefet, seçim süresince toplumu örgütleme olanağını vurgular. Vatandaşın seçim süreçlerinde bir oy ile yaşayacağı politikleşmeden faydalanabileceğini savunur. Marksist Leninist toplamında bilimsel sosyalist örgütlenmeler, yorum farkları dışında, stratejik olarak seçimlerin kullanılmasını savunur.

    HDP Kürt halkının parlamentodaki temsiliyetinin ötesinde devrimci muhalefetin de toparlandığı bir kuruma dönüşmüştür. HDP 1 Kasım genel seçimlerine kadar katıldığı seçimlerde seçmen sayısını sürekli olarak arttırmıştır. Artık parlamentoya bir parti olarak katılma şartı olan %10 seçmen sayısına ulaşabilmekte ve parlamentoda bir parti olarak bulunabilmektedir. Kendi birincil seçmeni olan bölge halkından aldığı oy sabitleşmiştir. Metropollerden alacağı oylarla %10-11 arası iniş çıkışlar yaşamaktadır. Yalnız 1 Kasım ile beraber başlayan TC’nin Kürt Hareketi ile iç ve dış politikalarında karşı karşıya kalması süreci, seçilerek parlamentoya giren HDP’nin yasal-yasa dışı yöntemlerle parlamentodan çıkarılmasıyla sonuçlanmıştır. Seçilmişlerin dokunulmazlıklarına rağmen birer birer yargılanıyor ve tutuklanıyor olması, kural koyucunun yani devletin kendi kurallarını değiştirebilme serbestliğinin göstergesidir. Bir başka gösterge ise genel seçimlerin yanı sıra yerel seçimlerde seçilerek belediye başkanlığını kazanan HDP’li belediyelere kayyum atanmasıdır. Devlet iç ve dış stratejileri paralelinde seçimleri ve seçilmişleri hiçleştirerek, temsili demokrasilerin bir yönetilme yanılgısı olduğunu ispatlamaktadır.

    7 Haziran seçimlerinde hepimizin bir parçası olduğu bütünlüklü bir isyan sürecinin, sokak eylemlerinin, yavaş yavaş sandığa sıkıştırıldığını gördük. CHP’den Vatan Partisi’ne varoluşsal olarak olağan karşılayacağımız bu sıkışmanın anlaşılmaz ve karmaşık tarafı, HDP’nin topluma yaptığı sokak değil sandık telkiniydi. Sokak eylemlilikleri toplumsal bir şekilde sürerken seçim kampanyaları içinde erimekte, Kobanê’nin kurtuluşu bile kampanyaya sıkışmaktaydı. Her gün sokağa bir kampanyanın parçası olarak değil kendini gerçekleştirmek için çıkanlar, sokaktan önce sandığın binalarına sonra evlerinin bulunduğu apartmanlara girdiler. HDP, bir oyla bir gün değil, bir direnişle her gün politikleşenlerden “Haydi AKP diktatörlüğüne son” diyerek oy kullanmasını istedi. Seçim kampanyaları, kullanılan oylar ve değişmeyen sistem, değişmeyen devlet diktatörlüğünde birer birer umutsuzluğa dönüştü. “Bu düzen böyle gelmiş böyle gider” söylevi dillerden dillere yayılır olmadı mı? Umudu sokaktan sandığa sıkıştırılanlar ve umudu oy kullanmak sananlar, şimdi, bu yanılgıyı bir başka seçimle tekrarlamak istiyorlar. Oy, umut değil seçmenin politikleşme yanılgısı; seçimler ise adalet ve özgürlük için umut değil, toplumun yönetilme yanılgısıdır.

    İKTİDARA DAİR

    Seçimler iktidarın ya sürmesi ya sonlanması demektir. Her iktidar toplumun tümünün onayını almak ister, bu onay seçimlere katılarak verilir.

    Art arda seçimleri kazanan AKP’nin sürekli çatırdama senaryolarıyla geçirdiği bir iktidar döneminde, zamansız bir referandum seçim sürecindeyiz. Bu zamansız seçimler yani standart periyotta olmayan seçimler, AKP’nin sevdiği seçimlerdir. İktidar olmanın çoğunluk olmanın serbestliğiyle kurgulandığı; iktidarın kurallarını kendinin koyduğu ve beğenmediği kuralı kaldırdığı bir seçim sürecinin daha içindeyiz. Bu referandum, AKP’nin üçüncü referandumu ve AKP bunu da kazanırsa, toplumun şekillendirmesinde önemli bir pozisyonda kazanmış olacaktır. AKP’nin seçim stratejilerinde en önemli ayrıntı kendi seçmen sayısını artırmasını istemesinin yanı sıra seçime katılan seçmen sayısına da artırmak istemesidir. İktidar kendisine muhalif olanların duygu ve düşüncelerini önemsemiyormuş gibi davransa da gerçekte önemser; çünkü iktidarın en çekindiği şeylerden birisi toplumsal onayı alamamaktır. İktidar zaten kendisi için oy kullanan seçmenin onayını almıştır. Muhalif olan seçmenin onayını alması için muhalif seçmenin seçime katılması yeterlidir. Muhalif seçmenin seçime katılmış ve kaybetmiş olması, seçim sonuçlarının meşruluğunu sağlayacaktır. Çünkü meşru olmayan bir iktidar, iktidar olamaz. Kendi iktidarı için en çekineceği şey seçimlere katılımın düşük olması demektir. Direk ya da dolaylı boykot AKP’nin gerçek korkusudur. Bunun için AKP katılımı artırmayı genel gerilimi artırmaya endekslemiştir. Kendi propagandasını yaparken provakatif söz ve eylemlerle muhalefeti gererek, seçmenler arası cepheleşmeyi artırır. Cepheleşme artıkça seçime katılım da artacaktır.

    BİZ ANARŞİSTLERE DAİR:

    Seçimlere katılmamak tarafsızlık mı demektir?

    Yönetme ve yönetilme ilişkisini reddeden anarşistlerin, toplumun yönetimi için yapılan seçimleri de reddetmesi gerekmektir. Bu bir tarafsızlık değil, yöneten ve yönetilenin olmadığı bir dünya için mücadeleye taraflaşmak demektir. Seçimin özgür irade yanılgısı yarattığı aşikardır. Özgür iradesiyle toplumsal yönetime yakınlaştığını ve etki ettiğini düşünen birey, bu yanılgı ile gündelik gerçeklerden uzaklaşacaktır. Bireyin yaşadığı adaletsizliklere, tutsaklıklara, yoksulluğa ve yoksunluklara uzaklaşarak daha itaatkarlaşması kaçınılmazdır. Bireyin yadsındığı toplum anlayışının yarattığı adil ve özgür olmayan bu dünya düzeninde, toplumun yönetiminin seçimle belirlenmediği toplum yoktur. Seçmene sunulan seçenekler bellidir ve seçmenin seçimi ne olursa olsun değişmeyen belli başlı gerçekler vardır:

    1) Emeğini ve zamanını satarak yaşamak zorunda olanların, yani ezilenlerin, yönetime etkisi yoktur.

    2) Ezilenler için seçim sonrası yönetimlerin uygulamalarında fark yoktur.

    3) Kapital sahiplerinin yönetim sahipleriyle çıkar birlikleri vardır.

    4) Her toplumda kronikleşmiş iktidar ve muhalefet potansiyeli olan aileler, aşiretler, ideolojik partiler, mezhepler ve etnisiteler vardır. TC’de bu Türk Kürt, Sünni, Alevi, laik, muhafazakar gibi şekillenmiştir.

    5) İktidar, devlet-şirket ilişkisinin düzenlenmesinden sorumludur. Bu sorumluluğunu yürütme, yargı ve kolluk kuvvetleri gibi organlarını kullanarak yapar. Bu, ezen ezilen ilişkisinin istenilen sabit şeklinin sürekli savunulması sorumluluğudur. TC’de ve diğer dünya devletlerinin hangisinde seçimleri kazanan iktidarın ezilen sınıfı ezen sınıftan kolladığı deneyimlenmiştir? Seçilmiş muhafazakar, liberal ve hatta sosyalist hiçbir iktidar, ezilenler sınıfının çıkarlarını gözetmemiştir.

    Anarşistler seçimlerde oy kullanarak -kullandıkları oy kazansa da kaybetse de- seçimi kazananın iktidarını onaylamayı savunamazlar. Anarşistler, Marksist Leninist bilimsel sosyalistler gibi seçimler süresince seçim kampanyalarına katılarak toplumun örgütlenmesini bir stratejiye dönüştürmezler. Seçimlere katılan taraflar, halkın adalet ve özgürlük taleplerinin tümünün seçim söylevlerinde kapsandığı ve seçimi kazanmaları sonrasında bunun karşılanacağı yanılgısını yaratırlar. Bir yanıyla kapsamlı talep anlamı taşıyan seçim kampanyasının bireysel ya da örgütsel destekçisi-dayanışmacısı olmak, bu yanılgının yayılması sağlamaktır. Seçim sürecini faydalanacak bir fırsata çevirmeyi istemek seçim sisteminin yani bu yanılgının propagandasını yapmak istemektir. Anarşistler, toplumu oluşturan bireyleri oy kullanmama sorumluluğuna çağırmalıdırlar. Bu çağrı, bireyin kendi iradesini, ayrıca adil ve özgür bir dünya isteğini bir partinin ya da başkanın iradesine bırakmama sorumluğudur. Böylesi bir sorumluluk bir güne değil her güne yayılacak bir politikleşmenin başlangıcıdır.

    Devrimci Anarşist Faaliyet’in Referanduma Dair Yayınlanan Birinci Bildirisi

    Verwandter Link: http://anarsistfaaliyet.org/
    This page can be viewed in
    English Italiano Deutsch

    Yunanistan / Türkiye / Kıbrıs | Miscellaneous | tk

    Fri 29 Mar, 03:45

    browse text browse image

    17240259_1861861610696387_2532171986647156223_o.jpg imageNewroz Piroz Be! 01:57 Wed 22 Mar by DAF 0 comments

    Kawa’nın yüz yıllar önce yaktığı isyan ateşi, devletin Newroz’u yasaklamasına rağmen, Kürdistan’ın dört bir yanında harlanmaya devam ediyor.
    Bugün, Demirci Kawa’nın zalim Dehaq’ın karşısına çıkarak “Ey Saray sahibi, seninle adalet için kavga etmeye geldim!” dediği gündür. Bugün, kavganın ve isyanın, direnerek özgürleşmenin günüdür. Bugün, Kawa’nın çıktığı yolda, aynı adalet kavgasıyla; yaşadığımız coğrafyada süren soykırım girişimlerine, kimyasal gazlarla katliamlara, zorla göç ettirmelere ve asimilasyon politikalarına karşı isyanı büyütmenin günüdür. Bugün Newroz’dur!

    textmülksüzler Ekim sayısı çıktı! 17:01 Fri 12 Oct by mülksüzler 0 comments

    mülksüzler Ekim sayısı çıktı!

    textmülksüzler Mayıs 2007 sayısı çıktı! 09:14 Sat 12 May by Dicle Bozdağ 0 comments

    Merhaba… Cumhurbaşkanlığı için mahallenin kabadayıları açıklamaları ile racon kesmeye devam ediyor. Her gün televizyon ekranlarından sayın siyasetçilerimiz, birbirlerini, sözde demokrasi-devlet geleneği ama özde çıkar ve güç adına göreve çağırıyor. Biz köleler, mülksüzler ise yeni efendilerimizden birinin hangisi olacağı konusunda sabırsız bir bekleyiş içerisindeyiz. Pop-star benzeri bir T.V programı yapsalar, adaylar çıksa en güzel yalanlarını söyleseler ve biz de huşu içerisinde SMS ile bu oyuna dahil olsak, bu kadar tantana çıkmazdı belki. Bu ayki sayımızda cumhurbaşkanlığı seçimi-aldatmacası üzerine bu minvalde iki yazı hazırladık.
    ....

    imageBaşkanlık Seçimlerine Dair; Sandık Kazandı, Sanan Kaybetti Jul 10 by DAF 0 comments

    Adalet ve özgürlük için seçimleri kazanmayı kazanmak SANMAK

    imageBaşkanlık Seçimlerine Dair; Kazanan Kim? Kaybeden Kim? Jul 10 by DAF 0 comments

    Yine bir seçim ve yine bir seçim öncesi gerilimli günleri bu coğrafyada yaşayanlar olarak deneyimlemekteyiz. Yaşadığımız coğrafyada ya da diğer coğrafyalarda, seçim denilen siyasi sürecin yarattığı şey, oluşan yeni “gerçekliğin” bir sonraki seçimlere kadar süreceğidir. Siyasal iktidarın şekillendiği seçimler sürecinde, seçimler sosyal ve ekonomik gerçeklikte şekillenir, toplumun iktidarını isteyen tarafların bireye sunduğu vaatlerle geçen bu seçim gerçekliği, iktidarın kazanılmasıyla sonlanacaktır.
    Seçim ismi verilen siyasal sürecin, toplumun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması için organize edildiği iddiasının gerçek olup olmadığını soru ve cevaplarla tartışarak içselleştirmeliyiz. Çünkü katılacağımız ya da katılmayacağımız seçim süreci gerçekliğinin iddiası şudur; katılmamamız durumunda toplumun sosyal ve ekonomik işleyişine dair söz söyleyemeyiz.
    Peki katılmamız durumunda bu işleyişe dair söz söyleyebilir miyiz? Toplum içinde siyasal etken bir birey olmanın şartı olarak karşımıza konan seçimlerin dışında başka bir yol yordam yok mu? Toplumun bütünlüğünü önemseyen, sosyal ve ekonomik kararlarının bir parçası olan, adalet ve özgürlüğü sağlayan bir birey olmanın tek yol yordamı seçimlerde seçmen olmak mı?
    Sorular ve cevaplarıyla, Haziran 2018 seçimlerinde seçmen olup olmama, oy kullanıp kullanmama şeçimini yapmak için yani gerçek seçimi yapmak için siyasal süreci, bu süreçte olanları ve olasılıkları değerlendirelim.

    textTürkiye: Modernleşme, otoriteryenizm ve siyasal İslam May 14 by Ender Yılmaz & José Antonio Gutiérrez D. 1 comments

    [İrlanda'da 2008 başında Red & Black Revolution dergisinin 13 nolu sayıısnda yayımlanmıştır.] Türkiye bu yıl İslamcı bir partinin cumhurbaşkanlığını alması olasılığına karşı Ordu’nun tehditleri ile gündemdeydi. Türkiye AB ile üyelik müzakerelerinde olduğundan, bu hamle Avrupa Birliği’nde bir dizi soruyu gündeme getirdi. Türkiye’deki iki tedirginlik verici iktidar alternatifi siyasal İslam ve yönetim kademesinde zor gücünü temsilen ordu olan modası geçmiş otoriteryen Kemalist laikçilik. Avrupa burjuvazisi, 1980’e benzer bir diktatörlükten yana olmayacaklarını bildiren açık bir mesaj yollayarak, ordu yerine iktidardaki İslamcı AKP’yi destekledi. AB’ye girişin nihai olarak demokratikleşmeye yardımcı olacağını söyleyerek Türkiye ile Yunanistan’ın otoriteryen geleneğini kıyasladılar.

    textEgemen Sınıf İçindeki Mücadelenin Arenası Olarak Cumhurbaşkanlığ&... Mar 13 by Şafak Eryılmaz 0 comments

    Yüksek siyasetin, medyanın gündemi iyiden iyiye cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanacak gibi görünüyor. Nedir peki bu dönen gerçekten? Kopan fırtınanın altında yatan ne? Egemenlerin, patronların, devletlerin başındaki kodamanların hesaplarını tam olarak anlamanın mümkünü yok. Bilmediğimiz, bilemediğimiz onlarca dolap kapalı kapılar arkasında çevrilmekte. Anladığımız kadarını, tahminlerimizi paylaşalım.

    textAvrupa Birliği ve Köylülük Feb 26 by Levent Tok 0 comments

    Kara Kızıl Notlar Ekim-Kasım-Aralık 2006 Sayısından alınmıştır.

    more >>
    Sorry, no press releases matched your search, maybe try again with different settings.
    © 2005-2024 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]